4 Nisan 2016 Pazartesi

Kelepir Kitapçıya Konuk Yazar Olmak İster Misiniz?

 
 Bahar günleri benim içime birçok coşku ile gelir. Yeni bir şeyler yapma hevesi kaplar her yanımı.  Kozasından çıkmaya çalışan bir kelebek misali… Bu hevesten Kelepir Kitapcı Bloguna yansıyan ise yeni bir etkinlik yapmak arzusu oldu.
Ama bu etkinlik bir şeyler alıp verme tarzında değil de bu sefer bir konuk yazarlık şeklinde olmasını arzu ettim. Bir kitap blogu olarak kitaplarla ilgili olacak bir konu belirledim konuk yazar olmak isten arkadaşlarımda.
Aşık Olduğum İlk Kitap!
Size okumayı sevdiren, kitaplarla aşk yaşamanıza vesile olan kitap hakkında bir yazı yazarak blogguma konuk yazar olabilirsiniz.
 
Benim aşık olduğum ilk kitap Çocuk Kalbi idi. O kitaptan sonra başladı her şey.
Peki, sizin  aşık olduğunuz ilk kitap, ilk aşkınızın adı neydi?  Bizimle paylaşır mısınız?
Yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyorum.
Yazımı bittirmeden bir konuya da hemen değineyim, konuk yazar olmak isteyen arkadaşlarım yazılarının sonunda bloggunu tanıtan yazı ve linklerini de rahatlıkla paylaşabilirler. Böylelikle de birbirimizin tanıtımını yapıp daha çok kişiye ulaşabiliriz  ve beklide daha çok kişide bize ulaşır.Belki de çok güzel dostlukların adımı atılır. Değil mi?
Bu konuk yazarlığın sürekli olmasını amaçlıyorum, o sebeple etkinliğin bir bitiş süresi yok. Öne Çıkan Yayın bölümünde devamlı açık tutmayı düşünüyorum.
 
 
Baharda kozasından çıkan tüm kelebeklerin güzelliklere uçması dileği ile,
Sevgiler…
 

3 Nisan 2016 Pazar

Kolay Para...

 
Sonunda Avrupa'dan Stieg Larsson'la kapışacak bir gerilim romanı geldi. Bilindikten uzak bir suç dünyası ve şahane bir anlatım.
James Ellroy
 
İşte dünyanın İsveç'ten beklediği gerlimi romanı.
Reggie Nadelson

Stockholm organize suç dünyasının irili ufaklı aktörleri onlar; kolay paranın, kısa yoldan ultra zengin olmanın peşindeler: Jorge, Mrado ve JW. Jorge, tipik ara eleman, kafa başka türlü çalışıyor; ama mafyanın üst yönetimi tarafından harcanınca, intikam yeminleri eşliğinde yeni bir yol çizmek zorunda kalıyor kendine. Mrado daha yukarılarda, gerektiğinde kaslarını gerektiğinde aklını kullananlardan. Olaylar kendisinin de gözden çıkarılabilir olduğunu ortaya koyduğunda, küçük kızını da düşünerek bu dünyadan tamamen kopmanın yollarını aramaya koyuluyor. Ve JW. Sosyetik takılmaya çalışan çulsuzun teki. Yalan dünyasını gerçeğe çevirmek için yapmayacağı yok, ama kimlerle dans ettiğinin farkında bile değil.
Hepsi de büyük vurgun için çalışıyor ama gerçekten aynı taraftalar mı? Yoksa kesişen yolları bu üçlüyü, kolay paradan çok, adım adım asıl hedeflerine mi yaklaştırıyor: büyük patron Radovan’a.
İsveç’in en ünlü savunma avukatlarından biri olan Jens Lapidus’un ülkenin şöhretli suçlularıyla deneyimlerinden yola çıkarak kaleme aldığı Kolay Para, hem Avrupa hem de Amerika'da büyük övgü topladı ve uzun süre çoksatanlar listelerinde kaldı.
 
Çok uzun zaman önce okuduğum, ama hala okuduğum ne harika polisiyeler içindeki yeri sarsılmayan bu kitabı polisiye ve macera seven tüm okurlara şiddetle önenerim.
Ayrı ayrı deva eden ökülerin romaının ilerleyen sayfalarında bir birinin içine geçmesi, olaylardaki heyecan dozu o kadar iyi ki....
Kitabı bır solukta okuyacağınıza eminim.
Kitabı çok uzun zaman önce okuduğum için altınıları filan not almamışım, zira o zamanlar bir kitap bloggeri değildim.
Ama kitabı bu bloggda tanıtmasam olmazdı.
Yazarın başka kitaplarıda bir an önce dilimize kazandırılması dileği ile iyi pazarlar...
 

 

30 Mart 2016 Çarşamba

Saldırı...

Ya o intihar bombacısı karınızsa?

Tel Aviv’in insan kaynayan restoranlarından birinde bir kadın, hamile elbisesinin altına gizlediği bombayı patlatır. Arap asıllı İsrailli Doktor Emin gün boyunca bu korkunç saldırının sayısız kurbanını ameliyat eder ve geç bir vakitte bitkin bir halde enin yolunu tutar. Ancak geçe yarısı onu acilen hastaneye çağırarak saldırıda paramparça olan bir cesedin karısına ait olup olmadığını teşhis etmesini isterler. Emin korkunç bir gerçekle yüz yüze gelir: Karşısındaki beden on beş yıllık karısı Sihem’ e aittir. Ve bundan daha acısı ise, eylemi gerçekleştirip onlarca insanın ölümüne neden olan intihar bombacısı da Sihem’dir…

‘’ Posta kutuda mektuplar vardı. Faturalar arasında küçük bir zarf dikkatimi çekti. Okumaya başladım:
‘ Mutluluk paylaşılmadıkça neye yarar Emin aşkım? Senin sevinçlerinin olmadığı yerde benim sevinçleri sönüyordu. Sen çocuklarımız olsun istiyordun, bense onları hak etmek. Vatanı olmayan hiçbir çocuk güvende değildir… Bana darılma. Sihem ‘ ‘’
Şimdiye dek 40 dile çevrilip milyonlarca satış rakamına ulaşan, Hollywood tarafından 2012 yılında sinemaya aktarılan hikâyesiyle taraflı tarafsız tüm eleştirmenlerden tam not alan ve bu başarısı ‘’ Cote Femme ‘’, ‘’ Booksellers ‘’  ve ‘’ Le Figaro Magazine’’ ödülleri ile taçlandırılmış olan Yasmina Khadra’nın ‘’ yürekli ’’ romanı Saldırı’yı bir solukta okuyacaksınız…

Bir pazar gününün sabahında başlayan Yasmina Kahdra okuma serüvenim Pazar akşamı bitecek kadar kısa biz zamanda bitti.Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Tanıtımında yazanlar ve kitabın aldığı ödüller kitabı olan merakımı artırmıştı.Büyük bir hevesle başladığım bu romanı dediğim gibi bir solukta bitirdim. Kitap dilli o kadar akıcıydı ki ne zaman başladım ne zaman bitirdiği anlamadım bile.

Öyküsü ilginçti bana göre. İsrail – Filistin savaşında direnen ile uyum salamaya çalışan ve daha hümanist olan bir kişinin çatışmalarını anlatıyordu. Kahramanımızın karısının intihar bombacısı olması sonrasında Doktor Eminin yaşadığı bu çatışmaydı. Hümanist bir insanın bir intihar bombacısı nasıl olunur, bu karara nasıl gelinir anlama çabasıydı.
Öykü bence iki bölümden oluşuyordu. Biri Doktor Emin’in İsrail’deki hayatı, arkadaşları ve karısının yaptıklarından sonra bu çevrede yaşadıklarından oluşuyor. Diğeri de geçmişi yani Filistin’de geçen bölüm ve burada karısının yaptıklarının anlama mücadelesini içeriyor.
Bence hikâyedeki sorunda bu iki bölümde oluyordu. Bir biri ile bağlantısı yok gibiydi. İlk bölümde geçen kişiler ikinci bölümde birden bir e yok oluyor ve ilk bölümde hiç bahsedilmeyen kişiler bunlar yerine hikâyeye giriyor. Ama öyküde hiçbir bağlantı olmadan birden bire. Ki benim öyküsü tam anlamı ile beğenme engel olacak biçimde. Ve hikâyenin içinde geçen Adil ile Emin arasında geçen karısı ile arasında bir şey olup olmamasını sorması, aldığı cevap sonrası hissettiklerini ben hikâyenin bütünü ile birleştiremedim. Ama hikayenin akıcı dille yazılmış olması benim öykünün bu devamlılık sorununu göz ardı etmemi ve kitabı okumaya devam etmemi sağladı.Ve bir Pazar günümü de yeni bir yazar tanıtı bana.

Peki, siz bu kitabı okudunuz mu?  Veya filmini izlediniz mi?
Görüşlerinizi benimle paylaşır mısınız?
Sevgiler…

Mutluluk, erdemliliğin ödülü değil erdemli olmanın ta kendisidir.
Erdem günümüz hayatında içi boş bir kavram, mutluluk ise maddi bir değer olsa da kitaptan bu alıntıyı yapmak istedim, erdemli kalmakta direnenler hatırına…


















23 Mart 2016 Çarşamba

Girişimcilik Tutkusu…

 
Küçük işletmeler niçin batar? Nasıl Büyür?
Kendi işimi ben başında olmadan nasıl iyi yürütebilirim?
Elemanlarımı sürekli müdahaleye gerek kalmadan nasıl çalıştırabilirim?
İşimi 5.000 defa çoğaltılabilecek, dolayısıyla 5.000 birimin ilki düzgün işleyeceği biçimde nasıl sistemleştirebilirim?
Hem kendi işimin sahibi olmayı, hem de ondan özgürleşmeyi nasıl başarabilirim?
Bu soruları sorunca asıl problemle yüz yüze gelirsiniz: Bilmiyorsunuz!
Problem de burada zaten.
Problem işiniz değil; hiçbir zaman da olmadı.
Problem sizsiniz!
Her zaman sizdiniz ve daima siz de olacaksınız.
Siz değişinceye kadar…
 Ürününüzü sattığınız mal değil, işletmenizin kendisi olana kadar…
Bu sıralar girişimcilik ile ilgili özel bir alakam var, belki de bir şeyler planladığımdan, kim bilir. Bu nedenle girişimcilik ile ilgili kitaplar tercih ediyorum kütüphanede ki kitap seçimlerimde.
İşte bu kitap seçimlerimden birisi Girişimcilik Tutkusu adlı kitap oldu. İsmi ilgimi çekti ilk başta, daha sonra da arka kapaktaki tanıtım yazısı. Sonunda  ‘’ Evet bu kitabı okumalıyım! ‘’ dedim. Ve şimdi de ‘’ Bu kitabı blogumda Paylaşmalıyım! ‘’ diyorum. O zaman hadi başlayalım…
Kitabın yazılış amacını yazar o kadar güzel anlamış ki, bana ekleyecek bir şey bırakmamış;
Nasıl yapılacağını değil, neler yapılması gerektiğini ortaya koymaktır.
Yani genel bir yol haritası çiziyor, altını doldurmak ise size kalmış.Bu nedenle esnek bir plan sunarak her işletme için yol haritası olabilecek bir bilgilerin olduğu bir kişisel gelişim kitabı bu.
Mesleğim gereği ülkemizde ki KOBİ’ler ile çok çalışma fırsatı buldum. Hem KOBİ’lerin bünyesinde hem karşı tarafında. Bu sebeple burada olan işletme mantığını, özellikle de sahiplerinin mantığını bildiğimi düşünürüm. Ve bu kitabı okurken de fark ettim ki yazarın anlattığı Amerika’da ki küçük işletme sahiplerinin mantığı ile çok farklı olmadığını gördüm. Mantık, daha doğrusu kısır döngü şurada; işletme sahipleri meslekleri olan teknikerlikten bir girişimciye dönüşememeleri. Hem işini yaparken, hem de işletmesini yönetirken. Bu ikisi arasında hem kendileri, hem işletmeleri sıkışıyor.
İşte yazar buradaki sorunları ortaya koyarken, Sarah adlı bir yaptığı pastaları satan bir işletme sahibinin hayal kırıklıkları, işletmesini yönetememesi ve bunun sonucunda işin altında boğulmasını karşılıklı konuşma şeklinde anlatıyor. Yazar ile olan karşılıklı konuşmaları tümevarım yöntemi ile bütün işletmeleri kapsayacak şekilde geliştirilerek hem sorun ortaya konuyor, hem de yapılması gerekenler kitapta anlatılıyor.
Kitabın dilli belirtmeliyim ki çok akıcı. Yazıların puntosu da büyük olunca kitap bir günde bitti.  Yeri gelmişken söylemden geçmek istemedim.
Yeni iş kuracak, kurmuş olan kişilere işletmesini yönetirken ki olması gereken mantığını, franchise mantığını, çok güzel ve benim okuduğum bir çok girişimcilik kitabından farklı ama bir o kadar ilginç fikirleri içinde barındıracak şekilde anlatan bu kitaptan ben birçok yeni şeyler öğrendim.
Özellikle kitaptaki bir bölüm benim çok ilgimi çekti, yeni kurulan işletmelerde ki profesyonel yönetici çalıştırılması. Fikir çok ilginçti ve benimde kafama yattı. Eğer bir gün bu kitabı okursanız bu bakış açısına dikkat etmenizi özellikle öneririm. Ben dikkate alacağım…
Genel inancın aksine, benim deneyimlerin işlerini olağanüstü derecede iyi yürüten iş sahiplerinin başarılarını çok fazla şey bilmelerinde değil, doyurulmaz bir daha fazla şey bilme iştahı ile dolu olmalarına dayandığını göstermektedir.
Kitap ülkemizdeki küçük iş sahipleri için çok gerekli olduğunu düşündüğüm, bildiğim, birçok bilgi içerse de hedef kitlesine ulaşacağını pek düşünmüyorum. Çünkü bizim ülkemizde ki yaygın anlayışın Ben Her şeyi Bilirim mantığı özel sektörde, hele yeni patron olmuş, egosu tavan yapan kişilerin bir şey bilme adına, hele işletme yönetmesi adına bir şeyler öğrenme ihtiyacını hissedeceğini hiç zannetmiyorum. Ve sonra işletme malum sona doğru gideceğini bilmek için ekonomi uzmanı olmaya gerek yok.
Büyük işleri olağanüstü insanlar değil, olağanüstü işler yapan sıradan insanlar yürütür.
Büyük işler yapan sıradan insanlara selam olsun diyerek bugünkü blog yazımı bittiriyorum.
Sevgiler…
 
 
 
 

21 Mart 2016 Pazartesi

Yaşam Koçluğu


Hayatınızı yeniden ve istediğiniz gibi biçimlendirmeniz için eşsiz bir rehber; Başarıyı, parayı, aşkı, idealinizdeki yaşamı tıpkı bir mıknatıs gibi kendinize çekeceksiniz.

Bugün, olimpiyatlarda yarışan atletlerin yaşam koçları var. Ünlü sinema oyuncularının, tanınmış sanatçıların yaşam koçları var. Genel müdürlerin, şirket sahiplerinin, zengin ve başarılı insanları yaşam koçları var.

Peki ya sizin kişisel bir yaşam koçunuz olsaydı?
Ne denli üretken ve başarılı olabileceğinizi hayal edebiliyor musunuz?
 
Artık bunu hayal etmekle kalmayacaksınız. Dünyanın en tanınmış yaşam koçlarından Talane Miedaner başarıya ulaşmak ve bunu sürekli kılmak için takip edilecek yolu bu kitapta size adım adım gösteriyor. Bu yolu takip ettiğinizde bugüne kadar sahip olmak istediniz her şeyi kolayca kendinize çekeceksiniz. Deneyin ve görün.

‘’ Yaşam koçluğunun olağanüstü sonuçlarına yabancı olan biri, bu kitabın yazarı Talane Miedaner’in danışmanlarının hayatlarında meydana gelen harika değişimlere şaşırabilir. Oysa bir yaşam koçu bu tür gelişmelere hiç şaşırmaz; beklediği zaten budur.
Bu kitap, her zaman sahip olmayı hayal ettiğiniz hayat için bir tasarımdır. Her ipucu üzerinde çalışın, sonuçlara şaşıracaksınız. Keyfini çıkarın.’’
Sandy Vilas
Yaşam Koçluğu Üniversite Başkanı


Bu sıralar yaşam koçluğu ile ilgili olan kitapları, yaşamımda ki olumsuz şeylerle mücadele etmemde bana destek olabilecek, yeni fikirler verebilecek kitapları okumayı tercih ediyorum. Bu dönemde ki ruh halim de bu kitaplara yönlenmemde önemli bir etken tabi ki.
İşte okuduğum kişisel gelişim kitaplarından birisiydi bu kitap; Yaşam Koçluğu.
Kitap on ana bölümden oluşuyor. Ve bu on bölümde on alt bölüme bölünmüş. 
Ana bölümlemelerin hemen hemen hepsi herkesin hayatından yer alan ve sorun olabilecek hayatımızdan kısımları içeriyor. Örneğin;

Parayı Nasıl Kendinize Çekeriniz?
Daha Çok Değil, Daha Akıllıca Çalışın.
Sevdiğiniz İşi Yapın.

Nasıl, hepimizin ana sorunlarından bir kaçı değil mi? Cevap vermem gerekirse, benim için bu üç soruda ana sorunlarımı oluşturuyor.
Kitabı ders kitabı gibi okudum, okurken önemli gördüğüm yerlerin altını çizdim, notlar altım, konu ile ilgili defterlerime ufak özetler çıkardım.
Ve dindiğim bilgileri yavaş yavaş yaşamıma uygulamaya başladım. Umarım sonuçları olumlu olur.
Mesela kitap okumayı seviyorsanız kitap okuma kulübüne katılın diyordu kitap. Eğer çevrenizde okuma kulübü yoksa kendiniz kurun o zaman!

İşte benimde blogumda paylaştığım bu kitap okuma kulübü kurma maceramı bu sözler başlattı.

Odaklandığınız şeyin genişlediğini unutmayın. Olumsuzluklara odaklanırsanız onu hayatınıza ekmeniz çok mümkündür. Benzer benzeri çeker.

Ben kitabı sevdim, önerileri makul ve uygulanabilir. Anlatım dili de oldukça akıcı. Okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım bile. Yani bu tarz kitap okumayı sevenlere rahatlıkla önerebileceğim bir kitap.
Zaten çevremdekilere önerdim bile!
 
Uygulamaya hazır olduğuz standartları seçin, sahip olmak zorunda olduklarınızı değil…

Bu arada şunu söylemeden de yazımı tamamlamak istemiyorum;
İnsan kurallara sığmaz!

Yayın evinin bu sloganını ben çok sevdim. Ya siz?
Sevgiler…

Not: Masam ne kadar düzenli değil mi? Kitabı okurken çıkardığım notlarla birlikte olan resmi sizlerle paylaşmak istedim. Tabi kitabı okuduktan sonra ilk işim bu masayı toparlamak oldu…