the e-myth revisted etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
the e-myth revisted etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mart 2016 Çarşamba

Girişimcilik Tutkusu…

 
Küçük işletmeler niçin batar? Nasıl Büyür?
Kendi işimi ben başında olmadan nasıl iyi yürütebilirim?
Elemanlarımı sürekli müdahaleye gerek kalmadan nasıl çalıştırabilirim?
İşimi 5.000 defa çoğaltılabilecek, dolayısıyla 5.000 birimin ilki düzgün işleyeceği biçimde nasıl sistemleştirebilirim?
Hem kendi işimin sahibi olmayı, hem de ondan özgürleşmeyi nasıl başarabilirim?
Bu soruları sorunca asıl problemle yüz yüze gelirsiniz: Bilmiyorsunuz!
Problem de burada zaten.
Problem işiniz değil; hiçbir zaman da olmadı.
Problem sizsiniz!
Her zaman sizdiniz ve daima siz de olacaksınız.
Siz değişinceye kadar…
 Ürününüzü sattığınız mal değil, işletmenizin kendisi olana kadar…
Bu sıralar girişimcilik ile ilgili özel bir alakam var, belki de bir şeyler planladığımdan, kim bilir. Bu nedenle girişimcilik ile ilgili kitaplar tercih ediyorum kütüphanede ki kitap seçimlerimde.
İşte bu kitap seçimlerimden birisi Girişimcilik Tutkusu adlı kitap oldu. İsmi ilgimi çekti ilk başta, daha sonra da arka kapaktaki tanıtım yazısı. Sonunda  ‘’ Evet bu kitabı okumalıyım! ‘’ dedim. Ve şimdi de ‘’ Bu kitabı blogumda Paylaşmalıyım! ‘’ diyorum. O zaman hadi başlayalım…
Kitabın yazılış amacını yazar o kadar güzel anlamış ki, bana ekleyecek bir şey bırakmamış;
Nasıl yapılacağını değil, neler yapılması gerektiğini ortaya koymaktır.
Yani genel bir yol haritası çiziyor, altını doldurmak ise size kalmış.Bu nedenle esnek bir plan sunarak her işletme için yol haritası olabilecek bir bilgilerin olduğu bir kişisel gelişim kitabı bu.
Mesleğim gereği ülkemizde ki KOBİ’ler ile çok çalışma fırsatı buldum. Hem KOBİ’lerin bünyesinde hem karşı tarafında. Bu sebeple burada olan işletme mantığını, özellikle de sahiplerinin mantığını bildiğimi düşünürüm. Ve bu kitabı okurken de fark ettim ki yazarın anlattığı Amerika’da ki küçük işletme sahiplerinin mantığı ile çok farklı olmadığını gördüm. Mantık, daha doğrusu kısır döngü şurada; işletme sahipleri meslekleri olan teknikerlikten bir girişimciye dönüşememeleri. Hem işini yaparken, hem de işletmesini yönetirken. Bu ikisi arasında hem kendileri, hem işletmeleri sıkışıyor.
İşte yazar buradaki sorunları ortaya koyarken, Sarah adlı bir yaptığı pastaları satan bir işletme sahibinin hayal kırıklıkları, işletmesini yönetememesi ve bunun sonucunda işin altında boğulmasını karşılıklı konuşma şeklinde anlatıyor. Yazar ile olan karşılıklı konuşmaları tümevarım yöntemi ile bütün işletmeleri kapsayacak şekilde geliştirilerek hem sorun ortaya konuyor, hem de yapılması gerekenler kitapta anlatılıyor.
Kitabın dilli belirtmeliyim ki çok akıcı. Yazıların puntosu da büyük olunca kitap bir günde bitti.  Yeri gelmişken söylemden geçmek istemedim.
Yeni iş kuracak, kurmuş olan kişilere işletmesini yönetirken ki olması gereken mantığını, franchise mantığını, çok güzel ve benim okuduğum bir çok girişimcilik kitabından farklı ama bir o kadar ilginç fikirleri içinde barındıracak şekilde anlatan bu kitaptan ben birçok yeni şeyler öğrendim.
Özellikle kitaptaki bir bölüm benim çok ilgimi çekti, yeni kurulan işletmelerde ki profesyonel yönetici çalıştırılması. Fikir çok ilginçti ve benimde kafama yattı. Eğer bir gün bu kitabı okursanız bu bakış açısına dikkat etmenizi özellikle öneririm. Ben dikkate alacağım…
Genel inancın aksine, benim deneyimlerin işlerini olağanüstü derecede iyi yürüten iş sahiplerinin başarılarını çok fazla şey bilmelerinde değil, doyurulmaz bir daha fazla şey bilme iştahı ile dolu olmalarına dayandığını göstermektedir.
Kitap ülkemizdeki küçük iş sahipleri için çok gerekli olduğunu düşündüğüm, bildiğim, birçok bilgi içerse de hedef kitlesine ulaşacağını pek düşünmüyorum. Çünkü bizim ülkemizde ki yaygın anlayışın Ben Her şeyi Bilirim mantığı özel sektörde, hele yeni patron olmuş, egosu tavan yapan kişilerin bir şey bilme adına, hele işletme yönetmesi adına bir şeyler öğrenme ihtiyacını hissedeceğini hiç zannetmiyorum. Ve sonra işletme malum sona doğru gideceğini bilmek için ekonomi uzmanı olmaya gerek yok.
Büyük işleri olağanüstü insanlar değil, olağanüstü işler yapan sıradan insanlar yürütür.
Büyük işler yapan sıradan insanlara selam olsun diyerek bugünkü blog yazımı bittiriyorum.
Sevgiler…