13 Haziran 2016 Pazartesi

Erdemliler…


Bu ramazan günlerinde, hafta sonu evde iftarı beklerden okumak için seçtiğim kitaptı Erdemliler.
Yazarı daha önce tanımıyordum, sadece kitap tanıtımında yazanları okuyarak kütüphaneden aldım.
Ve iyi ki almışım, çünkü iki gün boyunca elimden düşürmeden, bir sonraki sayfada ne olacak diyerek okudum. Yani oldukça sürükleyici bir kitaptı.

Kitap tanıtımında Dan Brown’un tahtına en büyük aday diye tanıtılmış yazar, k, bende buna katılıyorum. Onun tarzında bir kitaptı. New York’da ki bir Yahudi Cemaati çevresinde gerçekleşen olaylar, bu dinin ve cemaatin referans kaynakları eşliğinde olayları anlama ve çözme çabası.
Eğer sizde daha önce Dan Brown’un kitaplarını okumuş ve sevmişseniz bu kitaba da bir şans vermenizi öneririm.

Kafanızı dağıtmak, heyecan dolu bir maceraya girmek ve kahraman ile birlikte cinayetleri çözmek istiyorsanız sizi yazarın dünyasına davet ediyorum.
Kitap tanıtımı nerede derseniz; bu sefer ufak bir değişiklik ile yazımın sonunda sizlerle paylaşmak istedim.Bu ramazan günlerinde, hafta sonu evde iftarı beklerden okumak için seçtiğim kitaptı Erdemliler.

Yazarı daha önce tanımıyordum, sadece kitap tanıtımında yazanları okuyarak kütüphaneden aldım.
Ve iyi ki almışım, çünkü iki gün boyunca elimden düşürmeden, bir sonraki sayfada ne olacak diyerek okudum. Yani oldukça sürükleyici bir kitaptı.

Kitap tanıtımında Dan Brown’un tahtına en büyük aday diye tanıtılmış yazar, k, bende buna katılıyorum. Onun tarzında bir kitaptı. New York’da ki bir Yahudi Cemaati çevresinde gerçekleşen olaylar, bu dinin ve cemaatin referans kaynakları eşliğinde olayları anlama ve çözme çabası.
Eğer sizde daha önce Dan Brown’un kitaplarını okumuş ve sevmişseniz bu kitaba da bir şans vermenizi öneririm.

Kafanızı dağıtmak, heyecan dolu bir maceraya girmek ve kahraman ile birlikte cinayetleri çözmek istiyorsanız sizi yazarın dünyasına davet ediyorum.

Kitap tanıtımı nerede derseniz; bu sefer ufak bir değişiklik ile yazımın sonunda sizlerle paylaşmak istedim. 



Amerika’nın iki ayrı uçunda iki cinayet işlenir. Biri New York’un arka sokaklarında, diğeri ise Montana’nın ıssız ormanlarında. Hindistan’ın kalabalık kenar mahallelerinde Cape Town’un pırıl pırıl kumsallarına dek dünyanın dört bir yanında biz dizi cinayet işleniyordu, ama bunların birbirleri ile bir bağlantısı olmazdı.

İngiltere doğumlu The New York Times muhabiri Will Monroe bu cinayetlerin birbiriyle ilintili olduğunu sezinler, ama bir sabah güzel karısı Beth’i kaçırırlar. Beth gözlerini kırpmadan cinayet işleyebilecek adamların eline düşmüştür.

Umutsuzluk içinde kıvranan Will, elindeki ipuçlarını izleyerek insanlığın en eski inançlarından biri olan ve müritlerinin tutkuyla bağlantılı oldukları esrarengiz tarikatın kapısına ulaşır. Kutsal Kitap’ın derinliklerinde gezinen en eski kehanetleri ve mistik inanışları bir bilmece gibi çözerek gerçeğe ulaşmaya çalışır. Ve sonunda binlerce yıldır dünyaya hareket kazandıran ve insanlığın kaderini elinde tutan sırrı açığa kavuşturur. Ama her saat başı işlenen cinayetler ve her ipucu bir kodun altında gizlenmektedir, zamansa hızlı ilerlemektedir…

Konu ilginizi çektiyse, bu sürükleyici romanı okumanızı ve keyifli vakit geçirmenizi öneririm.
Sevgiler…


10 Haziran 2016 Cuma

Ben de Halimce Bedreddinem ...


Kendi kaleminden Radi Fiş’in özgeçmişi: 1924’te Leningrad’da doğdu. Babam da yazardı.1935’te ailem ile birlikte Moskova’ya gittik. 1941’de okullu bitirdim. Aynı yıl İkinci Dünya Savaşı başladı. Gönüllü olarak orduya yazıldım. Finlandiya cephesinde çarpışırken yaralandım, alt ay kadar hastanede kaldım. Oradan çıktıktan sonra Şarkiyat Enstitüsü’nün Çince bölümüne girmek istedim, yer yokmuş; Türkçe şubesine girdim, isabet olmuş.1944’ten beri Türk edebiyatı ile uğraştım, Nazım Hikmet’le dost oldum. Sabahattin Ali, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli’nin şiirlerini Rusçaya çevirdim. İkinci mesleğim gemicilik.Gemiyle Küba’ya kadar gittim.Yük gemisinde ikinci kaptan olarak çalıştım.

Şeyh Bedreddin, günümüzden altı yüz yıl önce yaşadı. Dönemin en büyük düşünürlerinden biri olarak çağını çoç çok aşan cesur fikirler ileri sürdü, güçlü bir toplumsal adalet ve özgürlük özlemini dile getirdi. Amacını gerçekleştirmek üzere, esilmiş Türk, Rum, Yahudi… Emekçilerini bir araya getirip eğitti. Osmanlı yönetimin karşı Anadolu tarihinin en önemli köylü ayaklanması onun adı ile anıldı. Ben de Halimce Bedreddinem, bu büyük halk hareketinin belgesel romanı. Türk ve Osmanlı tarihine yoğunlaşan Sovyet yazar Radi Fiş, ayaklanmanın yaşandığı dönemden bugüne kalmış tüm belgeleri titizlikle incelemiş ve dönemin ayrıntılı bir resmini çıkarmış ortaya. Hem karanlık ortaçağ, Osmanlı devlet yönetimi, taht kavgaları hem de Osmanlının baskısı altındaki halkın yaşayışı; hem dinsel bir örgüt altında gelişen muhalefet düşüncesi, hem halk isyanı başarılı ve akıcı bir roman tekniği ile anlatıyor. Günümüze ışık tutan bir geçmişin gerçekçi romanı.

Kitabın arkasında yazan tanıtım yazısında denilenleri paylaştıktan sonra benim kendi tanıtım yazıma geçmemin vakti gelmiştir.

Öncelikle Şeyh Beddredine ilgi duymama ve bu konuda bir şeyle okuma ihtiyacı hissetmeme neden olan hikâyemden bahsedeyim.
Günübirlik gezi için İznik’teydim. Gezerken rehberimiz Şeyh Beddredinin de burada sürgünde bulunduğunu söylediğinde, nedendir bilinmez, Şeyh Beddredin hakkında bir şeyler öğrenmek için büyük bir açlık duydum, neden sürgün edilişti, İznik’ten nasıl kaçmıştı ben bunların hiç birini bilmiyordum ve bunları öğrenmem gerekliydi. Hem de hemen. Bu konuda ki en büyük yardımcım internet oldu tabiî ki. Ama kitabın yeri de başka deyip Şeyh Beddredin hakkında yazılan kitapları internetten araştığımda çıkan kitap listesinde bu kitaba da rastladım. Yazarını hiç duymamıştım. Ve ben bilmediğim şeylere merak duyan biri olarak hemen kitabı almak istedim. Ama internetten değil! Kitabı görecek içine bakacak, kokusunu duyarak alacaktım. Ki zaten internetten kitap almayı pek sevmem. Ama kitabı İstanbul’da gittiğim kitapçılarda bir türlü bulamadım. Galiba bu kitabın bendeki öyküsü geziler sonucunda oluştu. Çünkü kitabı tesadüf eseri kısa bir hafta sonu tatili için gittiğim Eskişehir’de buldum. Alınma tarihi 08.12.2013 olarak not etmişim. Kitabı bir solukta okudum. Zaman zaman merak , zaman zaman kızgınlık, zaman zaman hüzün ile … O dönemi yaşayarak, hissederek okudum. Eğer biri bir gün bana beni etkileyen sarsan bir kitap listesi sorsalar bu kitap kesinlikle o listede olur. Şey Bedreddinin bugüne  taşıyan düşüncelerini  serüvenini merak eden herkese kesinlikle okumasını tavsiye ettim bir kitap…


Ağlama, Mecnun. Hakikat bizimle! Vasiyetimdir: Bedenimi, şu bakırcılar çarşısı yakınında bir yere gömüm…  Ama beni kara toprakta değil, hakikati anlamış insanların yüreğinde arayın!

8 Haziran 2016 Çarşamba

Dinle Küçük Adam…

Binlerce yılın bakış açından görebiliyorum sen,
Binlerce yıl geçmişten ve binlerce yıl gelecekten bakıyorum sana.
Kendinden korkma duygundan kurtulmanı istiyorum.
Daha mutlu ve daha insana yaraşır bir yaşam sürmeni istiyorum.
Kasılmış bir beden yerine, canlı, yaşayan bir bedenin olsun istiyorum;
Çocuklardan nefret etmek yerine onları sevmeni, karına ‘’ evlilik gereği ‘’ işkence yapmak yerine onu mutlu etmeni istiyorum.


Eğer sen;
Kendin olmayan düşüncelere hayran ama kendininkine değilsen…
Bir şeyi ne kadar an anlıyorsan ona o kadar çok inanıyorsan…
Kendi kendini köleliğe mahkûm ediyorsan…
Kendinden başka bir kurtarıcı arıyorsan…
İnsanların ancak sana değin düşünür, senle birlikte değil diyorsan…
Kitaplığa gitmektense bir boks maçı izlemeyi tercih ediyorsan…
Kendi mutluluğunu tüketip yitirip bitiriyorsan…
Dost sever, sohbet sever maskenin ardından son derece kaba b ir yaratık varsa…
Ben kimim ki kendi görüşlerim olacak diyorsan…
Ve bir kartalın tavuk yumurtaları üzerine kuluçkaya yatmasının sonuçlarını merak etmiyorsan…
Kesinlikle bu kitabı okumamalısın…

Ufak bir not kitaptaki çizimlerde en az kitap kadar iyi.

Amaç, ona varmak için yürüdüğün yoldur. Bugün attığın her adım, senin yarınki yaşamındır.

Sevgiler…


1 Haziran 2016 Çarşamba

Zeytindağı...



-Ahmed’imi gözdünüz mü?
Hayır… Hiç birimiz Ahmed’ini görmedik. Fakat Ahmed’in her şeyi gördü. Allah’ın Muhammed’e bile anlatamadığı cehennemi gördü.
Şimdi Anadolu’ya, batı’dan, doğu’dan, sağdan, soldan bütün rüzgârlar bozgun haykırışarak esiyor. Anadolu, demiryoluna, şoseye, han ve çeşme başlarına inip çömelmiş oğlunu arıyor.
Vagonlar, arabalar, kamyonlar, hepsi, ondan, Anadolu’dan utanır gibi, hepsi İstanbul’a doğru, perdelerini kapamış, gizli ve çabuk geçiyor.
Anadolu Ahmed’ini soruyor. Ahmed, o daha dün bir kurşun istifinden daha ucuzlaşan Ahmet, şimdi onun pahasını kanadını kısmış, tırnaklarını büzmüş, bize dimdik bakan ana kartalın gözlerinde okuyoruz.
Ahmed’i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, onu övündürebilecek bir haber verebilsek… Fakat biz Ahmed’i kumarda kaybettik!

Bugün size tanıtmak istediğim kitaptan bir alıntı ile yazıma başladım. Beni en çok etkileyen kısımdan…

Biz Ahmed’ kumarda kaybettik!

Belki de kitabın özeti bir cümle bu.
Kitap hakkında pek bir şey yazmak istemiyorum, dilli çok akıcı, hikâyesi etkileyici filan…Sadece bu kitabı okumak bütün kumarda kaybedilen Ahmed’lerin torunlarının borçudur. Çocuklularımızın kumarda kaybedilmemesii için…

Kitabın genel tanıtımı ve arka kapağında yazanları paylaşarak yazımı bittiriyorum.

Zeytindağı, insanın kanını donduran tarihi bir süreci, “bir imparatorluğun çöküşünü” o zamana göre en duru Türkçeyle karşımıza getiriyor. Kitapta Mehmetçiğin Yemen’de, Aden’ de, Kanal’da, Gazze’de, Arap Çölleri’nde nasıl kırıldığını, yenilgiden sonra bir vagon “mecidiye altınını” bile nasıl bıraktığımızı hayretler içerisinde okuyacaksınız.
Cemal Paşa!nın emir subayı olarak, o günlerde en yakınında olan Fatih Rıfkı, Zeytindağı kitabıyla tarihimize bir ibret belgesi bırakırken, her biri bir destan olabilecek, askerlerin günlükleri ve adeta kumar masasında kaybedilen Ahmetlerin, Mehmetlerin hikayeleri tüylerinizi ürpertecek.

Sevgiler...