don’t take it personally etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
don’t take it personally etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Nisan 2016 Cuma

Kişisel Algılama…

Reddedilme Korkusu Neler Kaybettiriyor?

Başkalarının sözleri ve davranışlarıyla küçümsendiğinizi hissediyor ve inciniyorsak ya da yaptığımız herhangi bir yanlış seçim için kendimizi suçluyorsak kişisel algılıyoruz demektir.
Bu gibi durumlarda yanıtımız olayın boyutuyla doğru orantılıdır ve büyük bir olasılıkla çocukluğumuza dayanan reddedilme deneyimlerine karşı bir tepkidir.
Kişisel algıladığımız her durumda yeni acılar eskilerin üzerine biner ve sanki her incitici söz hiçbir zaman iyileşmemiş olan eski yarayı kanatır.

Reddedilme korkumuz kendimizi değerli hissetmemizi engeller, ilişkilerimizi çıkmaza sürükler.

Bilmediğimiz ise, bizi inciten ve yaralayan sözlerin bizimle ilgisi olmadığıdır.
Başkaları tarafından kontrol edilmek istemiyorsak kişisel algılamaktan vazgeçmek zorundayız.

Bu kitap, geçmişte yaşanan olumsuz deneyimlerin farkına varmak ve etkilerinden kurtulmak için harika bir rehber.

Kişisel gelişim kitaplarından psikoloji kitaplarına yaptığım geçişte birbiri ardına güzel kitaplar okuyorum. Okudukça da sizlerle paylaşıyorum. Umarım ilginizi çekiyordur.
Bugün ki sizinle paylaşmak istediğim kitap reddedilme korkusu ile ilgili. Hepimizin hayatında az da olsa olduğun düşündüğüm bir korku. Ben bu korkumu özellikle ergenlikte, topluluğa karışmak fikrinde oldukça yoğun yaşadım. Artık bende hakim bir duygu olmasa da tamamen yok olduğunu söylemem de güç maalesef.

Kitapta hem kendim ile ilgili birçok örnek ve yazarın bu konuda ki bakış acısını buldum. Yaptığım, hissetiyim bazı şeyleri anlamamı sağlayan. Hem de benden çok uzak insan gerçeklerini tanıma fırsatı elde ettim.

Kitap üç bölümden oluşuyor. Yazar ilk bölümü okurken kendi reddedilme deneyimlerimizi yansıtan durumları tespit etmemizi öneriyor. İkinci bölümde ise geçmiş deneyimlerimizin bugün bize, davranışlarımıza yansıttığımızı anlamamızı sağlamayı amaçlıyor. Bunu değiştirme yollarını ise üçüncü bölümde, örneklerle anlatıyor. Özellikle ağır travmalar yaşamış çocukların ilerde bu deneyimlerin den fırsat yaratıkları kısım beni oldukça etkiledi.
Kitapta, daha doğrusu yazarda en çok sevdiğim şey kendi reddedilme korkuların, ailesini, sorunlarını da o kadar doğal bir biçimde hatta zaman zaman kendini eleştirerek anlatmış ki Eleyne’yi görmeden sevdim ben.

Eğer sormasanız yanıt hep hayır olacaktır.
Patricia Fripp

Kitaptan alıntılar yapmadım, çünkü kitabın bir bütün olduğunu düşündüm, yani okumanız lazım. Sadece bu sözü paylaşmak istedim sizlerle.
Eğer psikoloji ile ilgileniyorsanız, rahatlıkla bu kitabı size tavsiye edebilirim. Dili de oldukça sade, yani konu dışı olan ben bile rahatlıkla yazarın demek istediklerini anladım.
Özellikle sağlıklı çocuk yetiştirmenin önemini, çünkü şimdi yaşadığımız psikolojik bozukluklar hep küçük bir çocuğun yaşadıklarının devamı…

Yazar birçok kitaba atıf da yapmış, notlarını aldım. Umarım bu kitaplar Türkçeye çevrilmiştir. Okuyup, sizlerle paylaşmağı o kadar çok istiyorum ki….
Sevgiler…