-Ahmed’imi gözdünüz mü?
Hayır… Hiç birimiz Ahmed’ini görmedik. Fakat Ahmed’in her şeyi gördü.
Allah’ın Muhammed’e bile anlatamadığı cehennemi gördü.
Şimdi Anadolu’ya, batı’dan, doğu’dan, sağdan, soldan bütün rüzgârlar
bozgun haykırışarak esiyor. Anadolu, demiryoluna, şoseye, han ve çeşme
başlarına inip çömelmiş oğlunu arıyor.
Vagonlar, arabalar, kamyonlar, hepsi, ondan, Anadolu’dan utanır gibi,
hepsi İstanbul’a doğru, perdelerini kapamış, gizli ve çabuk geçiyor.
Anadolu Ahmed’ini soruyor. Ahmed, o daha dün bir kurşun istifinden daha
ucuzlaşan Ahmet, şimdi onun pahasını kanadını kısmış, tırnaklarını büzmüş, bize
dimdik bakan ana kartalın gözlerinde okuyoruz.
Ahmed’i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne
kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, onu övündürebilecek bir haber verebilsek…
Fakat biz Ahmed’i kumarda kaybettik!
Bugün size tanıtmak
istediğim kitaptan bir alıntı ile yazıma başladım. Beni en çok etkileyen
kısımdan…
Biz Ahmed’ kumarda kaybettik!
Belki de kitabın
özeti bir cümle bu.
Kitap hakkında pek bir şey yazmak istemiyorum, dilli çok akıcı,
hikâyesi etkileyici filan…Sadece bu kitabı okumak bütün kumarda kaybedilen
Ahmed’lerin torunlarının borçudur. Çocuklularımızın kumarda kaybedilmemesii
için…
Kitabın genel tanıtımı ve arka kapağında yazanları paylaşarak yazımı
bittiriyorum.
Zeytindağı, insanın
kanını donduran tarihi bir süreci, “bir imparatorluğun çöküşünü” o zamana göre
en duru Türkçeyle karşımıza getiriyor. Kitapta Mehmetçiğin Yemen’de, Aden’ de,
Kanal’da, Gazze’de, Arap Çölleri’nde nasıl kırıldığını, yenilgiden sonra bir
vagon “mecidiye altınını” bile nasıl bıraktığımızı hayretler içerisinde
okuyacaksınız.
Cemal Paşa!nın emir
subayı olarak, o günlerde en yakınında olan Fatih Rıfkı, Zeytindağı kitabıyla
tarihimize bir ibret belgesi bırakırken, her biri bir destan olabilecek,
askerlerin günlükleri ve adeta kumar masasında kaybedilen Ahmetlerin,
Mehmetlerin hikayeleri tüylerinizi ürpertecek.
Sevgiler...