Korkuya,
nefrete, hırsa,
Bize sürekli
yeni ihtiyaçlar dayatan ve neyi beğenmemiz gerektiğini empoze eden sisteme,
Otomatikleşmeye,
Yaşlılığı
süper tüketicilik konumuna getirmeye,
Telkinlere ve
kamuoyuna,
Savunduğumuz
şeyleri sevmek yerine karşısında olduğumuz şeylerden nefret etmeye,
İnsanların
eğerleşmişliğine ve nesnelerin eğerin üzerinde olmasına,
Bireysellik
yerine aynılığı koymaya,
Savaş
çığlıklarına,
Bunca varlık
içinde gitmen gönül darlığına,
Yaşam
sevincinin yerine ‘’ Yaşasın Ölüm! ‘’ sloganı koyanlara İTAATSZİLİK!
Nasıl etkileyici
bir tanıtım değil mi? Bende çok etkilendim ki zaten Eric Fromm hayranı
biriyimdir. Normalde ben yazılarımı daha önceden yazarım, şu an bile Mayıs 2016
kitap tanıtımlarım ve yorumlarım hazır. Paylaşılmak için gününü ve saatini
bekliyor. Ama bazen, bazı kitaplar beklemek istemiyor, beni hemen
paylaşmalısın, belki senin sayende biri beni daha okur diye bağırıyor sanki
bana.
İşte böyle
kitaplardan biriydi; İtaatsizlik Üzerine…
Kitabı
bitirir bitirmez, bu yazıyı yazmaya koyuldum. Kısaca kitap hakkında ki görüşüm;
kesinlikle okunması gerekli kitaplardan biri olduğu.Kitap on
bölümden oluşuyor; hepsi birbirinden ilginç başlıkları olan. Ve yazarın
görüşlerini bizlerle paylaştığı bölümler.
Savunduğumuz şeyleri sevmek yerine
karşısında olduklarımızdan nefret etmekle uğraşıyoruz.
Ama özellikle
kitabın Psikolojik ve Ahlaki Bir Sorun
Olarak İtaatsizlik başlıklı bölümü, beni en çok etkileyen bölümdü. Keşke
imkanım olsa da yazıyı paylaşsam,ama bence siz kitabı alıp bu kitabı
özellikle de bu yazıyı okuyun bence.
Kitap felsefi
bir kitap ama bu sizin gözünüzü korkutmasın. Yazarın dili, anlatım tarzı çok
sade ve akıcı. Yani bu konularda fikri olmayan biri bile rahatlıkla okuyabilir.
Günlük, bir
mesajı olmayan kitapları zaman zaman bende okusam da, hayatın gerçekleri konusunda
yeni bakış açıları geliştirmek için felsefe kitaplarını okumaya da çalışıyorum.
Size de öneririm bunu… Ve bu tarz kitapların içinde Eric Formm’un kitapları da
önemli bir yer tutmalı bence seçimlerinizde.
Köle olma tehlikesi içinde
olmayabiliriz ancak robot olma tehlikesi içindeyiz ve geleneğimizin insani
değerleri tehdit altındadır – bütünlük, bireysellik, sorumluluk, mantık ve
sevgi. Bu değerler üzerinde konuşmayı sürdürmek giderek anlamsız bir ayine
dönüşmektedir.
Yazarın
tüketim üzerinde görüşlerini paylaşarak yazımı bitirmek istiyorum. Bakalım siz
bu görüşlere katılacak mısınız? Ben katılıyorum, belirtmeden geçmeyeyim. Peki,
ya siz? Sevgiler…
Tüketici insanın ana gayesi bir şeye
sahip olmak değildir, iç dünyasındaki boşluğun, dirençsizliğin,yalnızlığın ve
endişenin üstesinden gelebilmek için daha çok tüketmektir.
Tüketici insan, bilinçsizce
sıkıntısının ve endişenin baskısında iken mutluluk yanılsamasını taşır.İnsanın
makineler üzerinde ki egemenliği artıkça insan olarak daha güçsüzleşmekte,,
daha fazla tüketince de endüstriyel sistemin yarattı ve yönlendirdiği bitip
tükenmeyen gereksinmelerinin kölesi
olmaktadır. Heyecanı ve coşkuyu yaşamanın zevki, mutluluğu ve maddi rahatlığı
da canlılık zanneden insanın doyurulmuş açgözlülüğü, yaşamın anlamı haline
dönüşür ki bu mücadele yeni bir din gibidir. Tüketim özgürlüğü, insanın
özgürlüğünün özü haline gelir.
Hem harika bir tanıtım hem de tam benlik bir konuymuş derhal almam lazım :)
YanıtlaSilYorum özellikle ilk bölüm yorumu bekliyorum
YanıtlaSilokunası bir kitap. listemde ki sırasına eklendi
YanıtlaSilbencede :))) sevgiler....
Sil