2 Kasım 2015 Pazartesi

İmamlar ve Haramiler Medyası…


Usta gazeteci-yazar Sabahattin Önkibar, Türkiye’nin yakın tarihinden başlayarak günümüze uzanıyor ve medya-politika ilişkilerine dair sarsıcı, şaşırtıcı gerçekleri ifşa ediyor.
İmamlar ve haramiler medyası, net bir ‘’ çöküş’’ manzarası sunuyor.

‘’ Medyaya zifiri bir karanlık çökmüş durumdadır ’’  diyen Önkibar, yalnızca yozlaşan gazetecilerin değil, her şeye rağmen direnenlerin, satın alınamayanların da portrelerini çiziyor. AKP öncesi ve sonrasında çarpıcı kesitler aktaran kitap, medya üzerindeki baskının boyutlarını gözler önüne seriyor. Erol Simavi’den Aydın Doğan’a, Kemal Ilıcak’tan Asil Nadir’e, Cem Uzan’dan Dinç Bilgin’e, Turgay Ciner’den Ethem Sancak’a açılan yelpazede medya tarihi yeniden yazılıyor.
  • Burnundan soluyan Turgut Özal ve ilk ‘’ havuz medyası ’’
  • ‘’ Vehbi Koç’un gayrimeşru oğlu ‘’ denilen medya patronu
  • Erol Simavi neden İsviçre’ye kaçtı?
  • İhlas Grubu ve Recep Tayyip Erdoğan
  • Sabah- Atv grubunun gerçek satış öyküsü
  • MedyadaKİ MİT’çiler
  • Cumhuriyet’i tefriş eden ünlü gazetecinin amacı neydi?
  • Cemaat medyasının lejyonerleri
  • Türk Silahlı Kuvvetleri ve medya

Blogumda okuduğum kitaplar hakkında yorumlarımı paylaşmaya karar verdiğimde okuduğum her kitabı mı yoksa bazı kitaplarımı paylaşacağımı tam anlamı ile karar vermemiştim. Özellikle içeriğinde siyasi unsurlar olan kitaplar hakkındaki yorumlarımı yazıp yazmamakta karasızdım.
Ancak okuduğum bu kitabı sizlerle paylaşmam olmazdı…

Kitabı bir gecede bittirdim, kitap içeriği o kadar ilgimi çekti ki kitabın sonuna nasıl geldiğimi anlamadım. Kitap tanıtımında yazanların yanında yazmayan da o kadar ilginç öyküler, gerçek öyküler, var ki kitapta elimden bırakmak mümkün olmadı.
Ve böylece bu kitabı blogumda sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü bir kişinin bile bu kitabı okumasına vesile olmak benim için büyük bir mutluluk kaynağı olur.
Medyamızın dünü bugününü merak eden kim varsa bu kitap kütüphanesinde bir kaynak kitap olarak yer almalı bence.

Bu kitap hakkında ki yazımı sonlandırırken, kitap içeriği hakkında daha fazla detaylı bilgi vermiyorum kitabı okuyacakların ilgisini azaltmamak adına , kitabın son paragrafını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bence her şeyin özeti olan paragrafla…

Görseli, yazılısı, sanalı tüm medya dünyamız bugün artık tükenişi yaşıyor. Pek çok kurum misali, medya da görünürde var ama gerçekte yoktur.

Sevgiler…


30 Ekim 2015 Cuma

Söylemeyeceğine Söz Ver…


Bu unutulmaz güzellikteki romanda, bir kadın geçmişi ve geleceği karşı karşıya gelerek beklenmedik sonuçlara yol açıyor.
Jennifer Mcmahon’un sıra dışı romanı Söylemeyeceğine Söz Ver arkadaşlık, aile, bağlılık ve ihanet üzerine yazılmış, derin iç görüsü ve güzelce örülmüş geçmişiyle unutulmaz ve gerilim dolu bir kitap.Bir cinayet romanından çok daha fazlası.
Kırık bir yaşındaki okul hemşiresi, Alzheimer hastası olan annesi ile ilgilenmek için kırsaldaki evine dönmüştür. Geldiği ilk gece bir cinayet olur ve küçük bir kız öldürülür. Bu olay, kadının çocukluğunda yaşanan bir başka cinayete esrarengiz biçimde benzemektedir. Sınıf arkadaşları tarafından ‘’ Patates Kız ‘’ denilerek alay edilen ve dışlanan yoksul arkadaşı Del ‘ de otuz yıl önce aynı şekilde öldürülmüştü. Del’ in katili asla bulunamamış, o günden sonra küçük kız, hayalet hikâyeleri ve efsanelerle ölümsüzleşmiştir.
Şimdi, yeni cinayetin soruşturması kahramanımızı karşı konulmaz bir şekilde içine çekerken, geçmiş ve gelecek korkunç, beklemedik bir şekilde bir araya geliyor. Çünkü hiçbir şey göründüğü gibi değil…
Ve gençliğinin hayaletleri unutulmaktan çok uzak.

Bu kitaba bayıldım. Eğlendim, korktum ve bitene kadar onun esiri oldum. Elimden bırakamadım.
Sara Gran

İyi kurgulanmış, sürükleyici ve eğlenceli.
Kirkus Reviews

Karanlık ve merak uyandırıcı bu kitabı okuduktan sonra, Patates Kzı’ın peşinizde olup olmadığına bakmak için arkanıza bakacaksınız.
Sara Gruen

Bir hayalet hikâyesi, polisiye ve büyümek üzere bir masal, bu kitap sizi yetişkinlerin arkadaşlık, ihanet ve cinayetle dolu çarpık dünyasına götürüyor. Jennifer Mcmahon’un bu heyecan dolu kitabı, bir sonrakini hevesle beklemenizi sağlıyor.
Pam Lewis
 
Kitabı bir tatil gününde başlayıp bitirdim dersem başka bir söz söylememe gerek kalmaz her halde kitabın anlatım tarzı ve hikâyenin sürükleyici hakkında.
Söylemeyeceğine söz ver’ de hikâye olayın geçtiği 1971 yılında ki hikâye ve günümüz olan 2002 yılındaki hikâye olarak üzere geçmiş ve gelecek arasında sürekli bir dönüşüm olacak şekilde anlatılmış. Bu dönüşümlü anlatım tarzı da hikâyenin heyecanını daha artırdığını düşünüyorum, yani en azından ben böyle anlatımları seviyorum.
Hikâyede bir cinayet olayı olsa da, esas olay bu cinayetten daha ziyade de cinayete giden süreç, insanların açımsızlığıdaha ön planda anlatılmış. Ki burada Patates Kız’ın yalnızlığı beni oldukça etkiledi. Belki de bizim en azından benim çevremde gördüğüm bu dışlayıcı tutumlara yabancı olmamam, birçok kez şahit olmam bundan etkilenmeme yol açtı.

Hikâyede ki bir bölümü burada paylaşmak istiyorum…

O ise bizim elmadan ziyade soğana benzediğimizi ve ikimizin de katmanlı olduğunu söyledi. İnsanlar baktıklarında kirli dış tarafımızı görürlerdi, o kadar.

Belki de bizde insanları soğan gibi görüyoruz, sadece dış yüzeylerini… İçine bakmayı hiç bilemiyoruz.
Bu kadar iç gözlem yeter, kitaba dönelim değil mi?
Yoksa bu konu çoook uzar, ki belki bir gün bu uzun konuda yazarım. Bir şeyler paylaşırız beraber…

Kitaba iki konuda eleştiri getirebilirim. Kitap Kate’nin hikâyesi olsa da ve Kate’yi gayet akıcı bir şekilde işlese de yan karakterlerde biraz zayıf kalmıştı. Çünkü yan karakterlerde de oldukça ilginç olabilecek kişilikler olmasına karşın bu kişilerin betimlemeleri daha iyi olabilirdi. Ayrıca kitabın son bölümünde ki anlatım tarzı kitabın finaline uygun olmadığı kanaatindeyim. Çünkü kitap Kate tarafından; çocukluğundaki olayları anlattığı 1971 yılını, hem de günümüzdeki, yani 2002 yılında ki olayları, hisselerini kendi ağzından anlatırken, son bölümünde hikâye anlatıcısı bilinmeyen bir üçüncü kişi tarafından anlatılarak bitirtilmesi anlatım tarzı bakımından devamlılık sorunu oluşmasına yol açılıştı. En azından benim için böyleydi…

Kitabı okumamış olanlar için konu hakkında, tanıtımda yazandan daha fazla bilgi vermeyi istemediğim için bu konuda yorum yapmıyorum. Biliyorsunuz!

Ama genel olarak kitap hakkındaki yorumum ise oldukça sürükleyici bir hikâyesi olan bu kitabı okur iken pişman olacağınızı düşünmüyorum.

Peki, siz bu kitabı okumuş muydunuz?
Yorumlarınızı benimle paylaşır mısınız?
Sevgiler…









26 Ekim 2015 Pazartesi

İçindeki Devi Uyandır…


Zihinsel, duygusal, fiziksel ve parasal kaderinin kontrolünü hiç gecikmeden eline al!

Şaşırtıcı bir inanırlık… Her sayfası, iyi araştırılmış ve hemen kullanılabilecek pratik yönetmelerle dolu… Düşünce ve duygularınızın konsantrasyonuyla amaçlarınıza ulaşmanızı mümkün kılan bir kitap!
Success Dergisi

Kitap tanıtımın da yazanlar bu kadardı.
Ama bu kadarı bile benim dikkatimi çekmeye yetmişti.
Kitap hakkındaki internet araştırmalarımda okuyucu yorumları da olunca kütüphaneye yaptığım olağan kitap ziyaretimin kararı İçindeki Devi Uyandır oldu.

Bu değdim yaklaşık olarak dört hafta önce olan bir karardı ve geri verme süresi yaklaşmamış olmasa daha hala okumaya devam edeceğim bir kitaptı, elimde tabiri caiz ise resmen süründü. Yani kitaptaki anlatım hiç akıcı değildi.
Kişisel gelişim kitapları benim için yeni bir kitap türü olsa da, bu konuda ki eksikliğimi gidermek için yoğun bir çaba içindeyim. İşte bu çabanın sonucu okumayı seçtiğim bu kitabı nedense pek sevemedim, daha doğrusu benim kişisel gelişim yolculuğuma bir katkısı olduğunu genel olarak düşünmesem de bazı ufak noktalarda dikkatimi çekti. Ama anlatımdaki yoğunluk benim için okumayı zorlaştırıcı oldu, özelikle yazarın Amerikalı olması ve kitabında verdiği referansları da buna göre vermesi bende bazı şeylerin havada kalmasına yol açtı.

Kitapta yazarın verdiği konferansları, daha önce yazdığı kitaplara bolca gönderme yapması da beni rahatsız etti. Konuyu detaylandırmak yerine diğer kitabı okuyun demek bence biraz fazla kolaycılık olmuştu.

Benim kitap okuma yolculuğumdaki, özellikle kişisel gelişim kitapları kategorisinde, bir ana durak olmayan bu kitapta ufak mola verilen bir nokta olarak yerini aldı.
Aşağıda ki yazıyı kitapta okuduğum zaman çok sevdim ve sizler ile de paylaşmak istedim. 

İyimserler Kulübü Düsturu olarak adlandırılan bu yazıda yazanları günümüz şartlarında uygulamak zaman zaman zor hatta çok zor olsa da en azından denemeye değer…

Güçlü olmaya ve hiçbir şeyin huzurunuzu bozmasına izin vermemeye;
Her karşılaştığınız insanla sağlıklı, mutluluk ve varlık konusunda konuşmaya;
Tüm dostlarınıza kendilerini değerli hissettirmeye;
Her şeyin güneşli tarafına bakmaya ve iyimserliğinizi göstermeye;
Hep en iyi şeyleri düşünmeye, en iyi şeyler için çalışmaya ve en iyi şeyleri beklemeye;
Başkalarının başarısı için de kendi başarınız için olduğu kadar heves göstermeye;
Geçmişin hatalarını unutup gelecekte daha büyük başarılara doğru gitmeye;
He zaman neşeli bir yüzle dolaşıp her karşılaştığınız yaratığa gülümseye;
Kendinizi geliştirmeye çok zaman ayırdığınız için başkalarını eleştirecek zaman bulamamaya;
Kaygılanmayacak kadar büyük, kızmayacak kadar soylu, korkmayacak kadar güçlü, üzülmeyecek kadar mutlu olmaya;
Kendi kendinize söz verin.

Benim bu kitap hakkında ki yorumlarım kısaca böyle.
Peki, siz bu kitabı okudunuz mu?
Yorumlarınızı benimle de paylaşır mısınız?
Sevgiler…