Zıt karakterlerine rağmen Cath ve Si iyi arkadaştı. Biri
dağınık ve içekapanık, diğer titiz ve kaprisliydi. Biri erkek, biri kadındı ve
her ikisi de hayatlarının erkeğini arıyorlardı. Onların çok yakın iki arkadaşı
vardı. Josh ve Lucy. Evli olan bu çiftin insanı dehşete düşüren korkunç bir çocuğu
ve bu çocuğunda tüyler ürpertici İsveçli bir dadısı vardı.
Tabii bir de romanın olmazsa olmaz Portia’sı vardı elbette –
güzel Portia- , geçmişte bir gece hepsinin kalbi kırmış ve onlardan
uzaklaşmıştı.
Yıllar sona bir gün ortaya çıktığında da bu dört arkadaşın
hayatını tamamen değiştirerek altüst eden olaylara neden olmuştu.
Arkadaşlıkların, kitapların, kitap kurtlarının, dadıların
mutlulukları ve aşkları üzerine kurulu duygulu ve komik bir kitap.
Nasıl tanıtımı güzel değil mi, en azından benim hoşuma
gitmişti. Ve hafta sonu okuması için bu kitabı seçmeme yol açmıştı
kütüphaneden. Ama kitap benim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Öncelikle değişen bir okuma alışkanlığımdan söz edeyim, ki
aldığım kararı daha iyi açıklayabileyim size;
Eskiden bir kitaba başlayınca illaki bitirmem gerektiğini
düşünür ve bittirirdim, oflaya puflaya da olsa. Artık öğle düşünmüyorum ve de
yapmıyorum. Sonuçta okuduğum kitap bir ders kitabı değilse, öğretici bir kitap
değilse zorlamıyorum kendimi. Sadece zamanımı hoşça geçirmek üzere aldığım bir
kitap benim zamanımı hoş geçirmemi sağlamıyor, bana okurken zevk vermiyorsa
neden direteyim ki? Bilmem bana katılır mısınız?
İşte bu yeni kakarım doğrultusunda bu kitabı okumayı 53
sayfada bıraktım. Olaylar, karakterlerin anlatımı, hikâyenin kurgusunu hiç mi
hiç sevmedim ve gidişatına da bakınca da kanaatim değişmedi. Ve de bu sene okuduğum tüm kitapları burada sizlerle
paylaşma kararı aldığım için, bu kitabı okumasam bile okuma amacı ile almıştım,
sizlerle bu yorumumu paylaşmak istedim.
Bugün ki paylaşım benim için değişik bir paylaşım oldu.
Umarım kitaba pek fazla haksızlık etmemişimdir?
Peki, siz bu kitabı okudunuz mu?
Yorumunuzu benim ile paylaşır mısınız?
Sevgiler…