25 Nisan 2016 Pazartesi

Tongue Fu…

Sözlü Dövüş Sanatı

İnsanlararası iletişimde husumeti, anlaşmazlıkları ve yanlış anlamaları uyuma dönüştürmek
Sözlü çatışmalardan, ağız kavgalarından ve sinir patlamalarından kaçınmak
Sözünüzü, insanlarla huzurlu bir birlikteliğin aracı haline getirmek istemez misiniz?
Sözlü dövüş sanatı Tongue Fu size bunların yolunu gösteriyor.

Tongue Fu ile şu teknikleri kolaylıkla öğrenebilirsiniz:
Unutmanız gereken sözler ve kullanmanız gereken sözler hangileridir?
‘’ Haklısınız ‘’ demenin muazzam dönüştürücü gücünden nasıl yararlanırsınız?
Sözel zorbalarla nasıl başa çıkarsınız?
Başkaları bamtelinize dokunduğunda ne yapabilirsiniz?
Onurunuzu koruyarak münakaşalardan nasıl sıyrılabilirsiniz?
Ne diyeceğinizi bilmediğinizde ne diyebilirsiniz?
Susmayı kendi yararınıza nasıl kullanabilirsiniz?
Duygularınızı nasıl kontrol edebilirsiniz?

Sondan söyleyeceğimi başta söyleyerek kitap hakkında ki görüşlerimi paylaşmaya başlayayım:
Bu kitabı, özellikle 20 yaşlarında olan yeni hayata atılan, iş, okul v.b. evinden başka bir çevreye girip insanlar içine karışıp var olma savaşına giren tüm genç arkadaşlarıma şiddetle öneririm.

Benim yaşlarımda olan arkadaşlarıma ise, öğrenecek bir şeyler mutlaka bulacağınıza inanıyorum.
Mesela ama verine ve kullanmanın önemini öğrenebilirsiniz.  Ben artık ama kullanmamaya karar verdim.  Sözel zorbalarla başa çıkma yöntemine ise kesinlikle katılıyorum, eğer kitabı okursanız fikriniz benden yana mı olur, yoksa sizin yönteminiz farklı mı?  Merak ediyorum doğrusu.

Okuması çok rahat bir kitap, mesajını çok rahat veriyor. Örneklerle de konusunu zenginleştiriyor.
Kısaca ben kitaptan hem zevk aldım, hem de yeni şeyler öğrendim.

Eğer sizde sözel olarak her gün yaptığımız savaşta kazanmak istiyorsanız bu kitaba bir şans verebilirsiniz.
Bu yorumu otobüste yazdığım ve ineceğim durağa gelmekte olduğum için burada bitiriyorum.
Sevgiler…









22 Nisan 2016 Cuma

Kişisel Algılama…

Reddedilme Korkusu Neler Kaybettiriyor?

Başkalarının sözleri ve davranışlarıyla küçümsendiğinizi hissediyor ve inciniyorsak ya da yaptığımız herhangi bir yanlış seçim için kendimizi suçluyorsak kişisel algılıyoruz demektir.
Bu gibi durumlarda yanıtımız olayın boyutuyla doğru orantılıdır ve büyük bir olasılıkla çocukluğumuza dayanan reddedilme deneyimlerine karşı bir tepkidir.
Kişisel algıladığımız her durumda yeni acılar eskilerin üzerine biner ve sanki her incitici söz hiçbir zaman iyileşmemiş olan eski yarayı kanatır.

Reddedilme korkumuz kendimizi değerli hissetmemizi engeller, ilişkilerimizi çıkmaza sürükler.

Bilmediğimiz ise, bizi inciten ve yaralayan sözlerin bizimle ilgisi olmadığıdır.
Başkaları tarafından kontrol edilmek istemiyorsak kişisel algılamaktan vazgeçmek zorundayız.

Bu kitap, geçmişte yaşanan olumsuz deneyimlerin farkına varmak ve etkilerinden kurtulmak için harika bir rehber.

Kişisel gelişim kitaplarından psikoloji kitaplarına yaptığım geçişte birbiri ardına güzel kitaplar okuyorum. Okudukça da sizlerle paylaşıyorum. Umarım ilginizi çekiyordur.
Bugün ki sizinle paylaşmak istediğim kitap reddedilme korkusu ile ilgili. Hepimizin hayatında az da olsa olduğun düşündüğüm bir korku. Ben bu korkumu özellikle ergenlikte, topluluğa karışmak fikrinde oldukça yoğun yaşadım. Artık bende hakim bir duygu olmasa da tamamen yok olduğunu söylemem de güç maalesef.

Kitapta hem kendim ile ilgili birçok örnek ve yazarın bu konuda ki bakış acısını buldum. Yaptığım, hissetiyim bazı şeyleri anlamamı sağlayan. Hem de benden çok uzak insan gerçeklerini tanıma fırsatı elde ettim.

Kitap üç bölümden oluşuyor. Yazar ilk bölümü okurken kendi reddedilme deneyimlerimizi yansıtan durumları tespit etmemizi öneriyor. İkinci bölümde ise geçmiş deneyimlerimizin bugün bize, davranışlarımıza yansıttığımızı anlamamızı sağlamayı amaçlıyor. Bunu değiştirme yollarını ise üçüncü bölümde, örneklerle anlatıyor. Özellikle ağır travmalar yaşamış çocukların ilerde bu deneyimlerin den fırsat yaratıkları kısım beni oldukça etkiledi.
Kitapta, daha doğrusu yazarda en çok sevdiğim şey kendi reddedilme korkuların, ailesini, sorunlarını da o kadar doğal bir biçimde hatta zaman zaman kendini eleştirerek anlatmış ki Eleyne’yi görmeden sevdim ben.

Eğer sormasanız yanıt hep hayır olacaktır.
Patricia Fripp

Kitaptan alıntılar yapmadım, çünkü kitabın bir bütün olduğunu düşündüm, yani okumanız lazım. Sadece bu sözü paylaşmak istedim sizlerle.
Eğer psikoloji ile ilgileniyorsanız, rahatlıkla bu kitabı size tavsiye edebilirim. Dili de oldukça sade, yani konu dışı olan ben bile rahatlıkla yazarın demek istediklerini anladım.
Özellikle sağlıklı çocuk yetiştirmenin önemini, çünkü şimdi yaşadığımız psikolojik bozukluklar hep küçük bir çocuğun yaşadıklarının devamı…

Yazar birçok kitaba atıf da yapmış, notlarını aldım. Umarım bu kitaplar Türkçeye çevrilmiştir. Okuyup, sizlerle paylaşmağı o kadar çok istiyorum ki….
Sevgiler…







20 Nisan 2016 Çarşamba

Kendinize Zaman Ayırın; Düşlediğiniz Zamanı Yaratın…

 

Yaşamın yükü altında ezildiğinizi ve önceliklerinizden koptuğunuzu mu düşünüyorsunuz?
Aile ve meslek yaşamının gereksinimleriniz dengelemekte zorlanıyor musunuz?
Sizi kemiren bir duyumsuzluk duygusuyla edilgen bir duruma mı geldiniz?
Parasal kısıtlar sizi bunaltıyor mu?

Yalnız değilsiniz. İster haftada atmış saat çalışan bir şirket yöneticisi olun, ister, tüm aileyi ayakta tutmaya çalışan bir anne ya da yeni iş kuran biri, bu tablo pek çoğumuz için günlük yaşamın olağan bir görüntüsüdür.
İşte  ‘’ Düşlediğiniz Yaşamı Yaratın ‘’ adlı kitabında Cherly Richardson, size yaşamınızı nasıl  geri alacağınızı ve çoktandır unuttuğunuz düş ve isteklerinizi nasıl gerçekleştirebileceğiniz anlatıyor.

Yaşamın kontrolümüzden çıktığını düşünüyorsanız ve istediğiniz yaşamı yaratmaya hazırsanız, Richardson da izlenmesi kolay yed,i adımlı programıyla size yol gösterip güç vermeye hazır ve iddialı.

Kitaptaki denetim listeleri, önceliklerinizi yeniden değerlendirmeye başlamanızı ve yaşantınızı yeni bir bakış açısıyla gözden geçirmenizi hedefliyor. Ardından somut öneriler ve eylem planlarıyla, dilediğiniz yaşamın önündeki engelleri atlatma taşlarına dönüştürmenin yollarını gösteriyor; bedensel ve ruhsal olarak kendinizi daha iyi hissetmenin, daha doyurucu bir yaşam sürdürebilmenin ve ailenize, dostlarınıza, ilgili alanlarınıza daha büyük bir enerjiyle yönelebilmenin anahtarını sunuyor.
 
Bu sizin yaşamınız; yapacağınız seçimler de sizin düşlerinizi yansıtmalı.
‘’ Çağdaş yaşam giderek daha baş döndürücü bir hal alırken, bırakın ruhumuzu huzura eriştirmeyi, bazen bir günü tamamlayabilmek için bile yol gösterilmesine gerek duyarız. Cherly Richardson bize yeni bin yılın kendine yardım kitabını armağan ediyor. ‘’
David Thorne, Yayıncı, Age Journal.

Artık biliyorsunuz. Bu dönem benim kitap okuma serüvenimde ki kişisel gelişim kitapları okuma dönemi.
İşte yine böyle bir kitapla yine, yeniden sizlerleyim… Umarım sıkılmadınız.
Bu arada başka tür kitap paylaşımları da sırada bekliyor, takipte de kalın.
 
İlk başta şunu belirteyim ki bu tarz kitaplarda yer alan değişik bakış açıları ve uygulamaların benim yaşamıma katkısı oldu. Yani pişman değilim bu kişisel kitap takıntımdan, şimdilik…

Gelelim genelden özele; kitabı sevdim.
Kitap; insan yaşamında yer alan yedi bölüm için önerilerde bulunuyor. Örnek vakalar, yazarın görüşü ve uygulama çalışmaları ile anlatılıyor. Ve her bölümün sonunda okunması için kitap önerileri ( kitaplar yabancı dilde kitaplar ancak, Türkçe çevirisi olup olmadığı bilgileri kitapta yer almıyor.) konu ile ilgili internet siteleri linkleri yer alarak bölüm tamlanıyor.
Yazarın önerileri gayet uygulanabilir, yabancı bir kültüre sahip yazar tarafından yazılmasına karşın öneriler bence evrensel bir nitelik taşıyor.

Bu arada bahsedilen iki uygulama var.
Bir Dilek Listesi ve Bir Hazine Haritası oluşturmak. Ben ikisini de yaptım. Eğer sonuçları istediğim gibi olursa bu uygulamadan ve elde ettiğim sonuçlardan oluşan detaylı bir yaz daha paylaşacağım sizlerle.
Umarım bu yazı paylaşılabilir diyerek evrene de arada bir mesaj yollayayım bari.

Yani kişisel gelişim kitaplarını seviyorsanız, size rahatlıkla önerebileceğim bir kitap bu.
Bugünlük yazım bu kadar olsun bence…
Ben kaçayım…
Ve kişisel gelişimine devam edeyim…
Sevgiler…



15 Nisan 2016 Cuma

Kendini Arayan İnsan…


Günümüz modern insanı toplu şizofreni, toplu nevroz yaşıyor.
Bu nevrozun ürettiği endişe duygusunu da ilaçlarla, uyuşturucularla, alkolle, TV ile, sahte ilişkilerle uyutmaya ve avutmayı çalışıyor. Daha fazlasına sahip olursa endişeden kurtulacağını sanıyor. Ama içindeki boşluğu bir türlü dolduramıyor. Kendini tekrar ederek bu kez farklı bir sonuç alacağı yanılsamasından bir türlü kurtulamıyor. Modern insan mutsuz, doyumsuz ve korku dolu.

Rollo May, bu kitabında içinde yaşadığımız endişe çağında modern kadın ve erkeğin, toplumun ‘’ normal ‘’ hale gelmiş nevrotik yapısından nasıl etkilendiğini inceliyor. Günümüz insanının çelişkilerini espri ve hayal gücü zenginliğiyle donanmış olarak ortaya koyuyor.
Bu kitap, itaatkârlığı erdem sana ve yaşadıklarını iddia eden ‘’ ölü ‘’ insanlar için değil; yüzyıllık yalnızlığı sona erdirmek, ruhunu uyandırmak ve kendini bulmak sona erdirmek, ruhunu uyandırmak ve kendini bulmak isteyen insanlar için. Bilgi çağından bilinç çağına geçiş, insanın kendini tanıması ile başlar. Kendini tanımak süreci ise ‘’ sanal sevgi ‘’ den ‘’ gerçek sevgi ‘’ ye doğru uzanan köprünün inşasıdır.

Çok uzun zamandan sonra ilk defa bir psikoloji kitabı beni bu kadar çok etkiledi. Bir sonra ki sayfayı büyük bir açlıkla çevirdim. Yenir bir bilgi edinmenin açlığı ile. Psikoloji ve felsefe karışımı bir kitap, insanın kendini tanıması, kendi benliğini tanıması adına yazılmış. Kendi benliğinin farkına varılmasını hem kendi yaşamsal dönemlerimiz hem de tarihsel süreçte insanın yolculuğu içinde anlatıyor.

Arada özgürlüğünüzden ve sorumluluk bilincinizden ödün vermeden, mirasını devraldığımız geleneklerle kendi benliğimiz arasında nasıl bir bağ oluşturabiliriz?

Kitapta alıntı yapılan Dostoyevski’nin Yüce Yargıç adlı hikâyesi benim oldukça ilgimi çekti.
Hikâye Hz. İsa dünyaya ya geri gelir ve sesiz sedasız insanları iyileştirmeye başlayıp İspanyol Engizisyonun Başyargıcının bunu fark etmesi ve dini bozduğu gerekçesi ile onu hapse atılmasını anlatıyor.

Ve buradan geneleme yaparak yazarın ulaştığı sonuç hakikaten tüylerini diken diken ediyor. Kitabı okursanız lütfen bu konuda sizde düşünün. Bu arada bende, bu hikâyenin tamamını en kısa zamanda okumalıyım.

Kitap din konularında da farklı bakış açısı sergiliyor, dinin genel anlamda kavrayışımız ve benliğimize etkisi hakkında. Yazar bunu anlatırken genel olarak Batı değerlerini alsa da anlatmak istediği daha genel olduğu için beni referans aldığı Hristiyan değerleri beni ne rahatsız etti, nede beni kitaptan uzaklaştırdı. Çünkü bura anlatılan özel anlamda Hristiyanlık değil genel olarak birim yaşadığımız anladığımız din. Yazarın Batılı olması referans kaynaklarının da kendi yaşamından vermesine yol açmış.

Paul Tillich’ten yapılan bir alıntıda;
Tanrının varlığını kanıtlamaya çalışmanın Tanrının olmadığını savunmakla, yani ateizmle eş anlamlı olduğu savunur. Tanrının varlığını kabul etmekte de reddetmek kadar ateistçe bir tutumdur. Tanrı var olmanın ta kendisidir, ayrı bir varlık değil.

Sevgi konusunda da oldukça ilginç ama benim düşününce doğruluğuna inandığım tezler öne sürüyor. Mesela, bir çocuk ergenliğe gelmeden gerçek anlamda sevemez, sevgi kavramı ve bir şeye ihtiyacı olduğundan değil sadece sevgiyi vermek olduğunun farkına ancak o zaman varır.

Kitap hakkında anlatılacak o kadar çok şey var ki, ben bu yazı için bunları seçebildim ancak.
 Bu kitabı herkese, özellikle insanı merak eden, çevresini anlamaya çalışan, görünenin ardını merak eden herkese ama HERKESE öneririm.

Sevgiler…

13 Nisan 2016 Çarşamba

Karma Felsefesi El Kitabı…


Her eylem için eşit ve zıt bir tepki vardır.
Sir Isaac Newton
Bu ilke, Karmanın özüdür: Tüm düşüncelerin, duygu ve eylemlerin kaçınılmaz sonuçlar vardır. Karma, hiçbir şeyin önceden düzenlenmediğini savunan bir temel doktrindir; her şey kendisinden bir önce gelenle birlikte mantık çerçevesi içinde çözümlenir. Ayrıca, Karmanın ilkeleri evrenseldir. Karmayı anlamak için belirli bir dinsel inanç ya da dogmaya bağlı olmak gerekmez.

Karma Felsefesinin El Kitabı, ‘’ Karma İşleme Fabrikası ‘’nda size rehberlik edecektir. Bu teknik, kendiniz akında iç görü kazanmak ev bazı konularda da farklı biri olmak amacıyla uygulayacağınız, güçlü bir tekniktir.

Dokuz gün sürecek özel bir Karma Arınma programı olan Karma Shakti Kriya da, bazı Karma tiplerinden kurtularak bireysel ve manevi gelişiminizde katkıda bulunacaktır.
Yazıma bir itiraf ederek başlayayım; Karma felsefesini ne kadar çok duydumsa hakkında o kadar az şey biliyorum. Bu kitabı görünce ve kitap ince olunca, el kitabı diye de tanıtımı olunca beklide bu felsefeye başlamak için doğru kitap budur diyerek kütüphaneden bu kitabı alarak okumaya başladım.

Yaşam bir okuldur ve bu okula girebilmemiz için gerekli olan belge doğum belgenizdir. Okuldan mezun olanların ödülüyse ölüm belgesidir. Bunun sonucu olarak da yaşam okulunda BAŞARAMAMAK diye bir şey yoktur.
Arandakapila
Yine bir itiraf kitapta anlatılanların ancak yarısını anladım. Teknik terimler bana fazla geldiyse de anladığım diğer yarısına bakarak kitabı iyi ki de okudum dedim. Çünkü anlamadığım diğer yarısı benim bu konuya merakımı arttırdı ve Karma Felsefesi konusunda daha çok kitap okumaya karar verdim.
Karanlıktan korkan bir çocuğu kolayca bağışlayabiliriz, yaşamın gerçek trajedisi, yetişkinler ışıktan korkmaya başladığında ortaya çıkar
Platon

Sizde eğer Karma Felsefesine ilgi duyuyorsanız okunabilecek kitapların arasında olan bu kitap sizde yeni kapılar açabilir beklide. Okumadan bilemesiniz değil mi?
Bir de kitabın sonunda dokuz günlük bir arınma programı verilmiş. Program fiziksel olmaktan daha ziyade düşünsel. Mesela bu dokuz gün boyunca hiçbir şey ve ya hiç kimseyi eleştirmeyeceksiniz.Yapması hem kolay hem de bir o kadar zor bir arınma programı bu. Ben uygulamayı düşünüyorum açıkçası. Programı başarı ile tamamlar mıyım bilmiyorum ama denemek istiyorum. Nasılsa yaşamda BAŞARISIZLIK diye bir şey yok… En azından Karma Felsefesinde.

Sabah akşam sizi başka biri yapmaya çalışan bir dünyada kendinizden başka bir olmamak için bir insan gücünün yetebileceği en büyük savaşı vermek ve bu savaştan asla vazgeçmemek gerekir.
Cummings

Savaşımıza, direnerek devam etmek dileği ile…
Sevgiler…




8 Nisan 2016 Cuma

Etkin Sağlık Dergisi…

 
Bu dergi ile tamamen şans eseri tanıştım. Bir gün eczaneye gittiğimde kasada ücreti ödemek için beklerden tezgâhta duran bu dergiyi görüp okumaya başladım ana kapağını, eczacı hanımda alabilirisiniz, ücretsiz bir sağlık dergisi deyince de hemen çantama atım. ( tabii teşekkür ederek, o kadar kaba biri değilimdir).
Dergi adı üstünde bir sağlık dergisi ama sağlıkla ilgilenen profesyonlere göre değil bizim gibi sıradan halkı bilgilendirmeyi amaçlayan bir dergi. Ve bence de bu amacına da ulaşıyor. Ben o gün bugündür her eczaneye gittiğimde yeni sayısı gelmiş mi diyerek etrafıma bakınıyorum.
Çünkü içinde ilgimi çeken pek çok konu, ufak bilgiler oluyor.
Bir gün eczaneye gittiğinizde etrafınıza dikkatlice bakın, eğer Etkin Sağlık Dergisi’ni görebilecek misiniz?
Eğer var ise mutlaka okumak için alın, naçizane tavsiyem olarak.
Sağlıklı bir gün geçirmeniz dileği ile, sevgiler…

6 Nisan 2016 Çarşamba

Yaşamsal Arınma…


Detox Programı – Yaşadaki Engellerin Üstünden Gelmenin Yolları
Bir hafta çinde: Mutlu, sağlıklı ve canlanmış bir yaşam için 25 olay adım.

Aslında Hepimiz Aynı Şeyi İstiyoruz!
Çok hareketli bir hayatınız olduğu için bazen kontrolünüzden çıktığını mı düşünüyorsunuz?
Her günü sabırsızlıkla bekleyerek uyanmak ister misiniz?
Her zaman harika görünmek ve şaşırmak ister misiniz?
Mutlu ve harekete geçiren ilişkileri arzular mısınız?
Evinizde, işinizde ve bütün yaşamınızda kontrolü ele almak ister misiniz?

Yalnızca Umut Etmeyin, Yaşayın!
Bu kitap, gerçek anlamda istediğiniz her şeye ulaşmanıza yardım edecek. Yaşamsal Arınma, yaşamdaki engelleri nasıl tanımlayacağınızı ve bu engellerin üstesinden nasıl geleceğinizi göstererek, sizi arındıracak, canlandıracak ve her şeye hazır hale getirecek. The British School of Complementary Therapy’in kurucusu ve Bedensel Arınma kitabının yazarı Jane Scrivner, hayatınızın her alanını vücudunuz, aklınız, eviniz, işiniz e ilişkileriniz – dönüştürecek, 25 adımdan oluşan bir program yarattı. Mutlu, sağlıklı olmak ve tamamen canlandırmak için düzinelerce kolay yöntemi keşfedin.

Zaman zaman yaşamında bazı şeyleri gözden geçirmeye ve biraz sadeleşme çalışmaları yapmaya ihtiyaç duyarım. Ki çoğu zamanda bu kararımı da uygularım. Fazla eşyalar, kullanılmayan kozmetikler, artık ihtiyacım olmayan kitapları dağıtırım. Bazı fazlalıkları ise hayatımdan atarım; mesela artık hayatımda olmasını istemediğim, hayatımda bana yük olan insanları özellikle. Ve bunu da herkese tavsiye ederim, biraz durup hayatınızı gözden geçirmenizi ve size yük olan şeylerden kurtulmanızı…

Ve bu doğrultuda yazan kitapları da zaman zaman okumayı severim, gözden atladığım bir şeyler var mı, yeni bir bakış açısı ile hayatımı nasıl sadeleştiririm diyerekten. İşte bu kitabı da bu amaçla okudum.

Kitap hakkında genel yorumumdan kısaca bahsetmem gerekirse; benim bilmediğim, bu da varmış atladığım dediğim bir noktaya dikkat çekmedi bende.
Buna rağmen kitabın dili akıcı ve sıkmayan bir üslubu olduğundan rahatça okudum ve kitabı bitirdim.

Kitaptan biraz bahsetmem gerekirse; kitap esasında dört bölümden oluşuyor. Birde giriş bölümü ve detoks yemeklerinin tariflerin yer aldığı iki ayrı bölümü daha var.
Kitabı nasıl kullanmamız gerektiğini yazarın anlatıldığı bölümden sonra yaşamsal arınmadaki sorumluluklarımızı belirten bölüm geliyor ve bence yazar kitabın en faydalı önerilerini bu bölümde anlatıyor. 

Yaşamsal esas sorumluluklarımız sıraladığı ve bunlara SWOT Analizi uygulamasını anlattığı bölüm bence hayatında ki sorumluluklara bu analizi uygulayan herkese çok yararlı olacağına ve hayatınıza başla bir gözle bakmasını sağlayacağına inanıyorum.
Ama bunun dışındaki kitapta yer alan ve toplamda 25 tane olan, yazar her gün birini hayatımızda uygulamamızı öneriyor, temel adımlar benim için çok fazla uygulanabilir gelmedi, en azından benim sürüdüğüm hayatta.  Buna karşın eğer kitabı okursanız belki bu adımlardan bazıları sizin hayatınız için uygun olabilir. Bunun için kitabı okumalısınız ama öncelikle…

Genel olarak kitap bana çok fazla bir şeyler katmasa da, yazarın bahsettiği birkaç detox adımı olduğunu da söylemden geçemiyeçeğim.

Yani benim için orta karar bir kitaptı.
Peki, siz bu kitabı okudunuz mu?
Yaşamınızda arınma için bir şeyler yapıyor musunuz, yoksa fazlalıkları taşımaya mı çalışıyorsunuz?
Önerilerinizi bekliyorum.
Sevgiler…
















Bir Denizanasından Mutluluk Tüyoları…

 
İnsan kendini ne zaman duvara toslamış hisseder? Çoğu zaman küçük ayrıntıların hiç ummadığınız ve hiç beklemediğimiz bir anda size sorun çıkardığında. Bir düşünün bakalım, bu duruma düşmüş birinin suratını!  Ya da Allah korusun kendi suratımızı!
 
Zavallı durumuna düştüğünü açıkça belli eden şaşkın ve komik bir surat! Dahası çaresizce çırpınan bir kalp. Ve de bunun tek nedeni size asla öyle zarar veremeyeceğinizi düşündüğünüz küçük bir ayrıntı.
İşte sizi böyle berbat durumlardan koruyacak, bu tür olası tuzaklardan uzak tutacak, kendi küçük ama önlemleri olağanüstü büyük ve zeki cin gibi bir denizanasından inanılmaz öneriler.
 
Eğer bir kitabı elinize alıp, okumaya başladığınızda, sıradan olaylara getirdiği yorumlara kahkahalar ile gülmek istiyorsanız Bir Deniz Anasından Mutluluk Tüyoları bu iş için kesinlikle doğru bir kitap olacaktır.
 
Nasıl devrimci olunur?
Bir devrimci olabilmenizi için başlangıçta ilginç bir düzenlemesi olan yüz kıllarınızın olması gerekir. Bütünüyle kellik her zaman kazandırır, sakallar harikadır ve bıyıklar orta karardır ama tarihte bir daha tekrar edilemeyecek kadar yeni ve tuhaf bir şekilde olmalıdır.
 
Kitap moda, ev, spor gibi bölümlere ayrılmış ve bunlar içinde de üst  konu ile ilgili sorular sorarak bu sorulara cevaplar verilerek yazılmış. Buradaki esas olay ne konu, ne sorular.  Sadece cevaplar, o kadar komik ki ben kahkahalar atarak okudum kitabı.
 
Tehlikeli sporlar nasıl yapılır?
Tehlikeli sporların tamamı esasen kendinizi öldürmek için yeni yollar bulup, ölüm kısmını son anda planlarından çıkarmaktır. Hız treninin kendi olmadan size bir hız treni tecrübesi yatacak olan her şey tehlikeli sporlar olarak sınıflandırılabilir.
 
Eğer sizde biraz gülmek istiyor ve bunu da bir kitap aracılığı ile yapmak istiyorsanız bu kitap kesinlikle doğru bir tercih olacaktır bana göre.
 
Nasıl komşu gözetlenir?
Merak ettiyseniz doğruca kitabı okumaya…



 

 


4 Nisan 2016 Pazartesi

Kelepir Kitapçıya Konuk Yazar Olmak İster Misiniz?

 
 Bahar günleri benim içime birçok coşku ile gelir. Yeni bir şeyler yapma hevesi kaplar her yanımı.  Kozasından çıkmaya çalışan bir kelebek misali… Bu hevesten Kelepir Kitapcı Bloguna yansıyan ise yeni bir etkinlik yapmak arzusu oldu.
Ama bu etkinlik bir şeyler alıp verme tarzında değil de bu sefer bir konuk yazarlık şeklinde olmasını arzu ettim. Bir kitap blogu olarak kitaplarla ilgili olacak bir konu belirledim konuk yazar olmak isten arkadaşlarımda.
Aşık Olduğum İlk Kitap!
Size okumayı sevdiren, kitaplarla aşk yaşamanıza vesile olan kitap hakkında bir yazı yazarak blogguma konuk yazar olabilirsiniz.
 
Benim aşık olduğum ilk kitap Çocuk Kalbi idi. O kitaptan sonra başladı her şey.
Peki, sizin  aşık olduğunuz ilk kitap, ilk aşkınızın adı neydi?  Bizimle paylaşır mısınız?
Yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyorum.
Yazımı bittirmeden bir konuya da hemen değineyim, konuk yazar olmak isteyen arkadaşlarım yazılarının sonunda bloggunu tanıtan yazı ve linklerini de rahatlıkla paylaşabilirler. Böylelikle de birbirimizin tanıtımını yapıp daha çok kişiye ulaşabiliriz  ve beklide daha çok kişide bize ulaşır.Belki de çok güzel dostlukların adımı atılır. Değil mi?
Bu konuk yazarlığın sürekli olmasını amaçlıyorum, o sebeple etkinliğin bir bitiş süresi yok. Öne Çıkan Yayın bölümünde devamlı açık tutmayı düşünüyorum.
 
 
Baharda kozasından çıkan tüm kelebeklerin güzelliklere uçması dileği ile,
Sevgiler…
 

3 Nisan 2016 Pazar

Kolay Para...

 
Sonunda Avrupa'dan Stieg Larsson'la kapışacak bir gerilim romanı geldi. Bilindikten uzak bir suç dünyası ve şahane bir anlatım.
James Ellroy
 
İşte dünyanın İsveç'ten beklediği gerlimi romanı.
Reggie Nadelson

Stockholm organize suç dünyasının irili ufaklı aktörleri onlar; kolay paranın, kısa yoldan ultra zengin olmanın peşindeler: Jorge, Mrado ve JW. Jorge, tipik ara eleman, kafa başka türlü çalışıyor; ama mafyanın üst yönetimi tarafından harcanınca, intikam yeminleri eşliğinde yeni bir yol çizmek zorunda kalıyor kendine. Mrado daha yukarılarda, gerektiğinde kaslarını gerektiğinde aklını kullananlardan. Olaylar kendisinin de gözden çıkarılabilir olduğunu ortaya koyduğunda, küçük kızını da düşünerek bu dünyadan tamamen kopmanın yollarını aramaya koyuluyor. Ve JW. Sosyetik takılmaya çalışan çulsuzun teki. Yalan dünyasını gerçeğe çevirmek için yapmayacağı yok, ama kimlerle dans ettiğinin farkında bile değil.
Hepsi de büyük vurgun için çalışıyor ama gerçekten aynı taraftalar mı? Yoksa kesişen yolları bu üçlüyü, kolay paradan çok, adım adım asıl hedeflerine mi yaklaştırıyor: büyük patron Radovan’a.
İsveç’in en ünlü savunma avukatlarından biri olan Jens Lapidus’un ülkenin şöhretli suçlularıyla deneyimlerinden yola çıkarak kaleme aldığı Kolay Para, hem Avrupa hem de Amerika'da büyük övgü topladı ve uzun süre çoksatanlar listelerinde kaldı.
 
Çok uzun zaman önce okuduğum, ama hala okuduğum ne harika polisiyeler içindeki yeri sarsılmayan bu kitabı polisiye ve macera seven tüm okurlara şiddetle önenerim.
Ayrı ayrı deva eden ökülerin romaının ilerleyen sayfalarında bir birinin içine geçmesi, olaylardaki heyecan dozu o kadar iyi ki....
Kitabı bır solukta okuyacağınıza eminim.
Kitabı çok uzun zaman önce okuduğum için altınıları filan not almamışım, zira o zamanlar bir kitap bloggeri değildim.
Ama kitabı bu bloggda tanıtmasam olmazdı.
Yazarın başka kitaplarıda bir an önce dilimize kazandırılması dileği ile iyi pazarlar...
 

 

30 Mart 2016 Çarşamba

Saldırı...

Ya o intihar bombacısı karınızsa?

Tel Aviv’in insan kaynayan restoranlarından birinde bir kadın, hamile elbisesinin altına gizlediği bombayı patlatır. Arap asıllı İsrailli Doktor Emin gün boyunca bu korkunç saldırının sayısız kurbanını ameliyat eder ve geç bir vakitte bitkin bir halde enin yolunu tutar. Ancak geçe yarısı onu acilen hastaneye çağırarak saldırıda paramparça olan bir cesedin karısına ait olup olmadığını teşhis etmesini isterler. Emin korkunç bir gerçekle yüz yüze gelir: Karşısındaki beden on beş yıllık karısı Sihem’ e aittir. Ve bundan daha acısı ise, eylemi gerçekleştirip onlarca insanın ölümüne neden olan intihar bombacısı da Sihem’dir…

‘’ Posta kutuda mektuplar vardı. Faturalar arasında küçük bir zarf dikkatimi çekti. Okumaya başladım:
‘ Mutluluk paylaşılmadıkça neye yarar Emin aşkım? Senin sevinçlerinin olmadığı yerde benim sevinçleri sönüyordu. Sen çocuklarımız olsun istiyordun, bense onları hak etmek. Vatanı olmayan hiçbir çocuk güvende değildir… Bana darılma. Sihem ‘ ‘’
Şimdiye dek 40 dile çevrilip milyonlarca satış rakamına ulaşan, Hollywood tarafından 2012 yılında sinemaya aktarılan hikâyesiyle taraflı tarafsız tüm eleştirmenlerden tam not alan ve bu başarısı ‘’ Cote Femme ‘’, ‘’ Booksellers ‘’  ve ‘’ Le Figaro Magazine’’ ödülleri ile taçlandırılmış olan Yasmina Khadra’nın ‘’ yürekli ’’ romanı Saldırı’yı bir solukta okuyacaksınız…

Bir pazar gününün sabahında başlayan Yasmina Kahdra okuma serüvenim Pazar akşamı bitecek kadar kısa biz zamanda bitti.Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Tanıtımında yazanlar ve kitabın aldığı ödüller kitabı olan merakımı artırmıştı.Büyük bir hevesle başladığım bu romanı dediğim gibi bir solukta bitirdim. Kitap dilli o kadar akıcıydı ki ne zaman başladım ne zaman bitirdiği anlamadım bile.

Öyküsü ilginçti bana göre. İsrail – Filistin savaşında direnen ile uyum salamaya çalışan ve daha hümanist olan bir kişinin çatışmalarını anlatıyordu. Kahramanımızın karısının intihar bombacısı olması sonrasında Doktor Eminin yaşadığı bu çatışmaydı. Hümanist bir insanın bir intihar bombacısı nasıl olunur, bu karara nasıl gelinir anlama çabasıydı.
Öykü bence iki bölümden oluşuyordu. Biri Doktor Emin’in İsrail’deki hayatı, arkadaşları ve karısının yaptıklarından sonra bu çevrede yaşadıklarından oluşuyor. Diğeri de geçmişi yani Filistin’de geçen bölüm ve burada karısının yaptıklarının anlama mücadelesini içeriyor.
Bence hikâyedeki sorunda bu iki bölümde oluyordu. Bir biri ile bağlantısı yok gibiydi. İlk bölümde geçen kişiler ikinci bölümde birden bir e yok oluyor ve ilk bölümde hiç bahsedilmeyen kişiler bunlar yerine hikâyeye giriyor. Ama öyküde hiçbir bağlantı olmadan birden bire. Ki benim öyküsü tam anlamı ile beğenme engel olacak biçimde. Ve hikâyenin içinde geçen Adil ile Emin arasında geçen karısı ile arasında bir şey olup olmamasını sorması, aldığı cevap sonrası hissettiklerini ben hikâyenin bütünü ile birleştiremedim. Ama hikayenin akıcı dille yazılmış olması benim öykünün bu devamlılık sorununu göz ardı etmemi ve kitabı okumaya devam etmemi sağladı.Ve bir Pazar günümü de yeni bir yazar tanıtı bana.

Peki, siz bu kitabı okudunuz mu?  Veya filmini izlediniz mi?
Görüşlerinizi benimle paylaşır mısınız?
Sevgiler…

Mutluluk, erdemliliğin ödülü değil erdemli olmanın ta kendisidir.
Erdem günümüz hayatında içi boş bir kavram, mutluluk ise maddi bir değer olsa da kitaptan bu alıntıyı yapmak istedim, erdemli kalmakta direnenler hatırına…


















23 Mart 2016 Çarşamba

Girişimcilik Tutkusu…

 
Küçük işletmeler niçin batar? Nasıl Büyür?
Kendi işimi ben başında olmadan nasıl iyi yürütebilirim?
Elemanlarımı sürekli müdahaleye gerek kalmadan nasıl çalıştırabilirim?
İşimi 5.000 defa çoğaltılabilecek, dolayısıyla 5.000 birimin ilki düzgün işleyeceği biçimde nasıl sistemleştirebilirim?
Hem kendi işimin sahibi olmayı, hem de ondan özgürleşmeyi nasıl başarabilirim?
Bu soruları sorunca asıl problemle yüz yüze gelirsiniz: Bilmiyorsunuz!
Problem de burada zaten.
Problem işiniz değil; hiçbir zaman da olmadı.
Problem sizsiniz!
Her zaman sizdiniz ve daima siz de olacaksınız.
Siz değişinceye kadar…
 Ürününüzü sattığınız mal değil, işletmenizin kendisi olana kadar…
Bu sıralar girişimcilik ile ilgili özel bir alakam var, belki de bir şeyler planladığımdan, kim bilir. Bu nedenle girişimcilik ile ilgili kitaplar tercih ediyorum kütüphanede ki kitap seçimlerimde.
İşte bu kitap seçimlerimden birisi Girişimcilik Tutkusu adlı kitap oldu. İsmi ilgimi çekti ilk başta, daha sonra da arka kapaktaki tanıtım yazısı. Sonunda  ‘’ Evet bu kitabı okumalıyım! ‘’ dedim. Ve şimdi de ‘’ Bu kitabı blogumda Paylaşmalıyım! ‘’ diyorum. O zaman hadi başlayalım…
Kitabın yazılış amacını yazar o kadar güzel anlamış ki, bana ekleyecek bir şey bırakmamış;
Nasıl yapılacağını değil, neler yapılması gerektiğini ortaya koymaktır.
Yani genel bir yol haritası çiziyor, altını doldurmak ise size kalmış.Bu nedenle esnek bir plan sunarak her işletme için yol haritası olabilecek bir bilgilerin olduğu bir kişisel gelişim kitabı bu.
Mesleğim gereği ülkemizde ki KOBİ’ler ile çok çalışma fırsatı buldum. Hem KOBİ’lerin bünyesinde hem karşı tarafında. Bu sebeple burada olan işletme mantığını, özellikle de sahiplerinin mantığını bildiğimi düşünürüm. Ve bu kitabı okurken de fark ettim ki yazarın anlattığı Amerika’da ki küçük işletme sahiplerinin mantığı ile çok farklı olmadığını gördüm. Mantık, daha doğrusu kısır döngü şurada; işletme sahipleri meslekleri olan teknikerlikten bir girişimciye dönüşememeleri. Hem işini yaparken, hem de işletmesini yönetirken. Bu ikisi arasında hem kendileri, hem işletmeleri sıkışıyor.
İşte yazar buradaki sorunları ortaya koyarken, Sarah adlı bir yaptığı pastaları satan bir işletme sahibinin hayal kırıklıkları, işletmesini yönetememesi ve bunun sonucunda işin altında boğulmasını karşılıklı konuşma şeklinde anlatıyor. Yazar ile olan karşılıklı konuşmaları tümevarım yöntemi ile bütün işletmeleri kapsayacak şekilde geliştirilerek hem sorun ortaya konuyor, hem de yapılması gerekenler kitapta anlatılıyor.
Kitabın dilli belirtmeliyim ki çok akıcı. Yazıların puntosu da büyük olunca kitap bir günde bitti.  Yeri gelmişken söylemden geçmek istemedim.
Yeni iş kuracak, kurmuş olan kişilere işletmesini yönetirken ki olması gereken mantığını, franchise mantığını, çok güzel ve benim okuduğum bir çok girişimcilik kitabından farklı ama bir o kadar ilginç fikirleri içinde barındıracak şekilde anlatan bu kitaptan ben birçok yeni şeyler öğrendim.
Özellikle kitaptaki bir bölüm benim çok ilgimi çekti, yeni kurulan işletmelerde ki profesyonel yönetici çalıştırılması. Fikir çok ilginçti ve benimde kafama yattı. Eğer bir gün bu kitabı okursanız bu bakış açısına dikkat etmenizi özellikle öneririm. Ben dikkate alacağım…
Genel inancın aksine, benim deneyimlerin işlerini olağanüstü derecede iyi yürüten iş sahiplerinin başarılarını çok fazla şey bilmelerinde değil, doyurulmaz bir daha fazla şey bilme iştahı ile dolu olmalarına dayandığını göstermektedir.
Kitap ülkemizdeki küçük iş sahipleri için çok gerekli olduğunu düşündüğüm, bildiğim, birçok bilgi içerse de hedef kitlesine ulaşacağını pek düşünmüyorum. Çünkü bizim ülkemizde ki yaygın anlayışın Ben Her şeyi Bilirim mantığı özel sektörde, hele yeni patron olmuş, egosu tavan yapan kişilerin bir şey bilme adına, hele işletme yönetmesi adına bir şeyler öğrenme ihtiyacını hissedeceğini hiç zannetmiyorum. Ve sonra işletme malum sona doğru gideceğini bilmek için ekonomi uzmanı olmaya gerek yok.
Büyük işleri olağanüstü insanlar değil, olağanüstü işler yapan sıradan insanlar yürütür.
Büyük işler yapan sıradan insanlara selam olsun diyerek bugünkü blog yazımı bittiriyorum.
Sevgiler…
 
 
 
 

21 Mart 2016 Pazartesi

Yaşam Koçluğu


Hayatınızı yeniden ve istediğiniz gibi biçimlendirmeniz için eşsiz bir rehber; Başarıyı, parayı, aşkı, idealinizdeki yaşamı tıpkı bir mıknatıs gibi kendinize çekeceksiniz.

Bugün, olimpiyatlarda yarışan atletlerin yaşam koçları var. Ünlü sinema oyuncularının, tanınmış sanatçıların yaşam koçları var. Genel müdürlerin, şirket sahiplerinin, zengin ve başarılı insanları yaşam koçları var.

Peki ya sizin kişisel bir yaşam koçunuz olsaydı?
Ne denli üretken ve başarılı olabileceğinizi hayal edebiliyor musunuz?
 
Artık bunu hayal etmekle kalmayacaksınız. Dünyanın en tanınmış yaşam koçlarından Talane Miedaner başarıya ulaşmak ve bunu sürekli kılmak için takip edilecek yolu bu kitapta size adım adım gösteriyor. Bu yolu takip ettiğinizde bugüne kadar sahip olmak istediniz her şeyi kolayca kendinize çekeceksiniz. Deneyin ve görün.

‘’ Yaşam koçluğunun olağanüstü sonuçlarına yabancı olan biri, bu kitabın yazarı Talane Miedaner’in danışmanlarının hayatlarında meydana gelen harika değişimlere şaşırabilir. Oysa bir yaşam koçu bu tür gelişmelere hiç şaşırmaz; beklediği zaten budur.
Bu kitap, her zaman sahip olmayı hayal ettiğiniz hayat için bir tasarımdır. Her ipucu üzerinde çalışın, sonuçlara şaşıracaksınız. Keyfini çıkarın.’’
Sandy Vilas
Yaşam Koçluğu Üniversite Başkanı


Bu sıralar yaşam koçluğu ile ilgili olan kitapları, yaşamımda ki olumsuz şeylerle mücadele etmemde bana destek olabilecek, yeni fikirler verebilecek kitapları okumayı tercih ediyorum. Bu dönemde ki ruh halim de bu kitaplara yönlenmemde önemli bir etken tabi ki.
İşte okuduğum kişisel gelişim kitaplarından birisiydi bu kitap; Yaşam Koçluğu.
Kitap on ana bölümden oluşuyor. Ve bu on bölümde on alt bölüme bölünmüş. 
Ana bölümlemelerin hemen hemen hepsi herkesin hayatından yer alan ve sorun olabilecek hayatımızdan kısımları içeriyor. Örneğin;

Parayı Nasıl Kendinize Çekeriniz?
Daha Çok Değil, Daha Akıllıca Çalışın.
Sevdiğiniz İşi Yapın.

Nasıl, hepimizin ana sorunlarından bir kaçı değil mi? Cevap vermem gerekirse, benim için bu üç soruda ana sorunlarımı oluşturuyor.
Kitabı ders kitabı gibi okudum, okurken önemli gördüğüm yerlerin altını çizdim, notlar altım, konu ile ilgili defterlerime ufak özetler çıkardım.
Ve dindiğim bilgileri yavaş yavaş yaşamıma uygulamaya başladım. Umarım sonuçları olumlu olur.
Mesela kitap okumayı seviyorsanız kitap okuma kulübüne katılın diyordu kitap. Eğer çevrenizde okuma kulübü yoksa kendiniz kurun o zaman!

İşte benimde blogumda paylaştığım bu kitap okuma kulübü kurma maceramı bu sözler başlattı.

Odaklandığınız şeyin genişlediğini unutmayın. Olumsuzluklara odaklanırsanız onu hayatınıza ekmeniz çok mümkündür. Benzer benzeri çeker.

Ben kitabı sevdim, önerileri makul ve uygulanabilir. Anlatım dili de oldukça akıcı. Okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım bile. Yani bu tarz kitap okumayı sevenlere rahatlıkla önerebileceğim bir kitap.
Zaten çevremdekilere önerdim bile!
 
Uygulamaya hazır olduğuz standartları seçin, sahip olmak zorunda olduklarınızı değil…

Bu arada şunu söylemeden de yazımı tamamlamak istemiyorum;
İnsan kurallara sığmaz!

Yayın evinin bu sloganını ben çok sevdim. Ya siz?
Sevgiler…

Not: Masam ne kadar düzenli değil mi? Kitabı okurken çıkardığım notlarla birlikte olan resmi sizlerle paylaşmak istedim. Tabi kitabı okuduktan sonra ilk işim bu masayı toparlamak oldu…