25 Ağustos 2016 Perşembe

Yatağımdaki Yabancı…


Evlilik Bir Kumardır…
Dört yıl önce Isabel’e mantık evliliği yapmayı teklif ettiğinde Gray vurdumduymaz bir yakışıklıdır fakat artık genç adamın içindeki o çocuksu serseriden geriye eser kalmamıştır.  O artık sırların içine gömülmüş ve kaybolduğundan beri yaptığı şeyler hakkında hep sesiz kalmıştır.

Aşksa Bu Oyunun En Büyük Sürprizi
Isabel’in kolaylıkla başa çıkabildiği o pervasız genç artık yoktur ve bu tutkulu adam ehlileştirilemez gibi görünmektedir. Genç kadın, Gary’in içinde yanan ateşi keşfetmeye cesaret edebilecek ve karşı konulamaz bir yabancıya dönüşen aşığına içini açabilecek midir?

Nefes kesici olmayan tek bir satır dahi yok.
Romance Junkies

Cüretkâr bir biçimde özgün, cesur ve duygusal. Zekice kurgulanış…
Romantic Times

Sylvia Day’in her kadının hak ettiği bir ödül.
Teresa Medeiros

 Bazen içi boş kitaplar okumayı isterim, her kesten her şeyden uzaklaşmak için.
Biraz romantik olursa da iyi olur hani. İşte böyle bir tarz kitap okuma serüvenimde ki bir durak oldu Yatağımdaki Yabancı.
Daha rahat yaşama için yapılmış bir sahte evliliğin gerçek evliliğe dönüşme öyküsü. Öykünün içeriğinde pek bir derinlik yok, zaten bunu da aramıyoruz değil mi bu kitapta?
Kitabın dili akıcı, nasıl başlayıp bittiğini anlamıyorsunuz.
Kitap hakkında diyebileceklerim bu kadar.  Günü geçirmek, her şeyden uzaklaşma isteyenlerin okuyabileceği bir kitap.
Ama sakın ola pek fazla bir şey beklemeyin.
Bir anlık okuma zevki o kadar.
Sevgiler…









10 Ağustos 2016 Çarşamba

Kavgam…


Kavgam’ın ilk iki cildinde sıtma ateşine tutulmuş gibi oldum. Dört gün boyunca okumaktan başka çok az şey yaptı, e postlarımı cevaplamadım, köpeğimi yürüyüşe çıkarmadım, bulaşıklar lavaboda yığıldı. Anlatının ışıkları sizi olduğunu yere mıhlıyor, tıpkı otobanın ortasında kalakalmış bir hayvan gibi.
Dwight Garner, New York Times

‘’ Kalp için hayat basittir: Atabildiği kadar atar. Sonra durur.’’

Hiçbir sır bıkamayan bir dürüstlükle yazıyor Knausgaard. O yazdıkça nefesler tutuluyor, heyecandan kalp çok kereler duracak gibi oluyor. Onun yaşamına giriyor, kendi kalbinizden çok ama çok uzaklara gidiyorsunuz ama bir anda orada sadece kendi kalbinizin attığını duyuyorsunuz.  Knaugaard Kavgam’da eşsiz bir ustalıkla bize yaşamlarımızı geri veriyor.

Bırakamıyordum, bırakmak istiyorum, bırakamıyorum, sadece bir sayfa daha, sonra akşam yemeğini hazırlayacağım, bir sayfa daha…
Vösterbottens- Kuriren-İsveç

Nasıl, çarpıcı bir tanıtım yazısı değil mi? Benim için, etkileyici olduğu kesin. Çünkü bu yazıyı okuyarak kitabı okumaya karar verdim.
Ama aynı şeyi kitap için söylemem mümkün değil maalesef. Kitabı zor okudum ve zor bitirdim. Ve serinin diğer kitaplarını okumayı da düşünmüyorum, üzülerek belirtmek gerekirse.
Nedenine gelince bir kere kitaptaki öyküyü, daha doğrusu yaşam öyküsünü sevmedim.
Oldukça iç karartıcı bir öyküydü benim için.  Benim kendi hayatım yeteri kadar iç karartıcı iken birde İsveçli bir adam için üzülmeyi mantıklı bulmadım kendi adıma.
Öykü dram içerdiği içinde kitabın akıcılığı sekteye uğruyor doğal olarak.
O sebeple öyküyü ve yazarın dilini sevmediğim için benim için hayal kırıklığı olan bir kitap oldu benim kitap okuma yolculuğumda.

Peki, siz bu kitabı okudunuz mu?
Peki, siz sevdiniz mi yoksa benim gibi mi hissetiniz?
Yorumlarınızı merakla bekliyorum.
Sevgiler…